Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 100’üncü yıl dönümü dolayısıyla mesaj yayımladı. Tatar yayımladığı mesajda, “devletten ve egemenlikten vazgeçilemeyeceğini” bir kez daha belirtti. Cumhurbaşkanı Tatar’ın mesajı şöyle; “Türk ulusunun ve kahraman Türk ordusunun, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Anadolu’yu işgal eden emperyalist güçlere karşı verdiği mücadelenin en önemli ve en büyük zaferlerinden biri olan 30 Ağustos Zaferi’nin 100’üncü yıl dönümünü, bir kez daha büyük bir coşku ve heyecanla kutluyoruz. Bu büyük zafer, Türk ulusunun özgürlük ve bağımsızlığından hiçbir hâl ve koşulda vazgeçmeyeceğinin, esaret altında yaşayamayacağının, kahramanlığının ve cesaretinin en büyük abidesi ve göstergesidir. Türk ulusunun, Kurtuluş Savaşı ve direnişinin ilk kıvılcımı 19 Mayıs 1919’da Samsun’da parlarken, bu direniş dalga dalga tüm Anadolu’ya yayılmış, bu büyük zafer sonucunda da işgalci emperyalist güçler Anadolu’dan atılırken, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu sağlanmıştır. Bu büyük zafer, esir ve mazlum uluslara ışık; Kıbrıs Türk halkının ulusal mücadelesi ile direnişine güç ve ilham kaynağı olmuştur. Halkımız, bu büyük zaferden aldığı güç ve ilhamla en ağır koşullar altında mücadelesine devam etmiş, özgürlük ve bağımsızlığından vazgeçmemiş, esaret alına girmemiş ve faşist EOKA zihniyetine karşı destansı mücadelesi sonrasında kendi vatanı ile egemen devletine kavuşmuştur. Büyük Önder Atatürk ve silah arkadaşlarının düşmana son darbeyi vurarak denize döktüğü büyük zaferin 100’üncü yıl dönümünü kutlarken, Doğu Akdeniz’de Türk dünyasının bir temsilcisi olarak devletimizden, egemenliğimizden ve özgürlüğümüzden asla vazgeçmeyeceğimizi tüm dünyaya yeniden haykırıyoruz. Bugün kendi vatanımızda, kendi devletimizin çatısı altında özgür ve egemen olarak yaşıyorsak bunu, vatan bildiğimiz bu topraklar uğruna, omuz omuza çarpışarak şehit düşen mücahitlerimiz ile Mehmetçiklerimize, halkımızın büyük direnişi ile fedakârlığına ve her zaman yanımıza olan Anavatan Türkiye’ye borçluyuz. Milli mücadele yıllarında yaşadıklarımızı, en karanlık günlerde ortaya koyduğumuz irade, vatan sevgisi ve cesareti, devletimize ulaşmak için hangi yollardan yürüdüğümüzü asla unutmayacak ve unutturmayacağız. Aziz şehitlerimizin emanetlerini asla ayaklar altında çiğnetmeyeceğiz. Ağustos ayı, Türk ulusunun zaferler ayıdır. 1071 Malazgirt Zaferi Türk ulusuna Anadolu’nun kapılarını açarken; 30 Ağustos zaferi, Anadolu’nun sonsuza dek Türk yurdu olarak kalmasını sağlamıştır. 1 Ağustos 1571’de Kıbrıs atalarımız tarafından fethedilirken, 1 Ağustos 1958’de halkımızın bağrından doğan Türk Mukavemet Teşkilatı ve 1 Ağustos 1976 tarihinde de ordumuz olan Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı kurulmuştur. Kıbrıs’ın, 1571 yılında fethinden hemen sonra atalarımız Anadolu’dan gelerek bu topraklara yerleşirken, o günden bu güne bu topraklar vatanımız olmuştur. Vatan bildiğimiz bu topraklarda; canımız, kanımız, terimiz vardır. Rum tarafının iddia ettiği gibi Kıbrıs Türkleri ‘azınlık’ veya ‘misafir’ değildir; asla olmamıştır ve olmayacaktır. Ada üzerinde, Kıbrıslı Türkler olarak en az Rumlar kadar, her türlü hakka sahibiz. Ne dış güçlerin çıkarlarına hizmet eden dayatma çözüm modellerine boyun eğeceğiz ne müktesep haklarımızdan vazgeçecek ne de Rum’un azınlığı olacağız. Kıbrıs konusuyla ilgili olarak 1968 yılında başlayan ve çok uzun yıllar devam eden müzakere süreçlerindeki Rum tarafının uzlaşmaz tutumu ve özellikle Annan Planı referandumu ile Crans Montana görüşmelerinde yaşananlar; federal temele dayalı bir antlaşmanın mümkün olamayacağını, tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermiştir. Rum tarafının, federal temele dayalı bir antlaşma dâhilinde halkımızın egemenlik ve eşitlik hakkını yok sayması ve ‘sıfır asker sıfır garanti’ dayatması asla kabul edilemez. Rum tarafının federasyon anlayışı; halkımızı azınlık yapmak, Anavatan Türkiye’nin garantörlüğünü kaldırmak ve Türk askerini Kıbrıs’tan uzaklaştırmayı içermektedir. Burada hedeflenen; federasyonu ENOSİS’e bir sıçrama tahtası yaparak Kıbrıs’ı bir Helen Adası’na dönüştürme hayalidir. Bu hayal asla gerçekleşmeyecektir. Federal temele dayalı bir antlaşmanın mümkün olamayacağının bir kez daha görülmesinden sonra egemen eşit iki ayrı devletin varlığına dayalı çözüm önerimiz gündeme getirilirken, bu önerimiz ilk kez Cenevre’de masaya konmuştur. Anavatan Türkiye tarafından da desteklenen bu önerimiz, Kıbrıs’ın ve bölgenin yararına olacak olan tek çözüm şeklidir ve bu önerimizden geri adım atacak değiliz. Yeni siyasetimiz, sadece Kıbrıs konusuyla ilgili değil Mavi Vatan dâhil olmak üzere ilgili tüm alanlarda büyük bir kararlılıkla sürdürülmeye devam edecektir. Doğu Akdeniz, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni silah zoruyla Rum devletine dönüştüren Rum tarafının malı değildir. Rum tarafı Doğu Akdeniz’de kıyısı bile bulunmayan bazı ülkelerle iş birliği halinde doğalgaz arama ve sondaj faaliyetlerini sürdürürken, Doğu Akdeniz’de en uzun kıyı şeridine sahip olan Anavatan Türkiye ile KKTC’yi dışlamaya, denklem dışına itmeye ve doğal kaynaklara tek başına sahip çıkmaya çalışmaktadır. Rum tarafı, adayı çevreleyen denizlerde hidrokarbon kaynaklarının eşit hak sahibi olarak iki tarafın katılımıyla oluşturulacak bir komite üzerinden birlikte keşif ve değerlendirilmesi tekliflerimize yanıt bile vermemiştir. Rum tarafının ‘hâkimiyetçi’ zihniyetine karşı seyirci kalacak değiliz. Bu haksız girişimlere karşı eşit hak sahibi olduğumuz doğal kaynaklara Anavatan Türkiye ile birlikte sahip çıkma kararlığı içerisindeyiz. Türkiye’nin hidrokarbon arama çalışmalarına katılacak dördüncü sondaj gemisi Abdülhamid Han’ın görevine başlamış olması, kararlı duruşumuzun en güncel nişanesidir… Abdülhamid Han gemisine refakat eden gemilere Kanlı Noel’de katledilen Murat İlhan, Kutsi İlhan ve Hakan İlhan isimlerinin verilmesi, bu bağlamda çok anlamlıdır ve bize güç katmaktadır. Anavatan Türkiye ile birlikte belirlediğimiz yeni siyaset yolunda kararlılıkla yürürken, büyük zaferin 100’üncü yıl dönümüne ulaşmış bulunuyoruz. Bu tarihi günde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile silah arkadaşlarını büyük bir saygı ve şükranla, aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor, gazilerimizi selamlıyorum. Yüce Türk ulusunun, halkımızın, kahraman Türk ordusunun, Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri ve Güvenlik Kuvvetleri mensuplarımızın 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı en içten duygularımla kutluyorum. Malazgirt Zaferi ile Anadolu’yu bir Türk toprağına çeviren, Kurtuluş Savaşı ile Anadolu’yu ebedi bir Türk toprağına dönüştüren atalarımızın izinde, sorumluluk ve cesaretle yürümeye, devletimizi yüceltmeye, her hâl ve koşulda devam edeceğiz.”