“
Avrupa Birliği, Kıbrıslı Türkler ve Gelecek” konulu
konferans alanında uzmanların ve ilgililerin katılımıyla yapılıyor.
Saat 9.00 itibarıyla Merit Lefkoşa Hotel’de gerçekleşmekte olan konferans, 7 farklı panelle saat 18.30’a kadar devam edecek.
Halka açık olan panellerde 25 akademisyen, profesyonel ve aktivist söz olacak.
Konferans, AP Milletvekili Kızılyürek’in “hoşgeldiniz” konuşması ve program hakkında bilgi vermesi ile başladı. Daha sonra
Avrupa Komisyonu Yapısal Reform Genel Direktörü Mario Nava'nın konferans için hazırladığı video mesajı paylaşıldı ve sırasıyla
AKEL Genel Sekreteri Stefanos Stefanou ve ikinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat açılış konuşmalarını gerçekleştirdi.
Talat: “Rum halkının çoğunluğun iki toplumun siyasi eşitliğine dayalı federal bir çözümü kolay hazmedemeyeceğini gözlemledim"
KKTC’nin 2’nci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat , Kıbrıs sorunu konusunda çok önemli bir rolü olan Türkiye’nin, Kıbrıs sorununa angaje edilmesi ve çözüm için mutlaka Türkiye-AB ilişkilerinin geliştirilmesi gerektiğini kaydederek, aksi takdirde kimsenin bir şey beklememesi gerektiğini kaydetti.
Talat, bunun kolay bir iş olmadığını ancak çok yönlü bir çalışma ile başarılabileceğine inandığını ve bu konuda en büyük görevin Avrupa Birliği’ne düştüğünü söyledi.
Kendi tecrübelerine de yer vererek, Crans Montana’ya kadar hem Türkiye-AB ilişkileri hem de Kıbrıs’ta yaşanan gelişmeler hakkında konuşan Talat, Hristofyas’ın seçilmesinin ardından onunla birlikte çözüm hedefi doğrultusunda çalışmaya başladıklarını, bir buçuk yıllık sürelerinde garanti ve toprak konuları haricinde ciddi yakınlaşmalar sağladıklarını aktardı.
Ardından Cumhurbaşkanı Akıncı ile Anastasiadis’in görüşmeleri sonucunda Crans Montana’ya kadar gidildiğini anımsatan Talat, burada kendisinin Rum halkının çoğunluğun iki toplumun siyasi eşitliğine dayalı federal bir çözümü kolay hazmedemeyeceğini gözlemlediğini söyledi.
Mevcut liderlerin sürdürmekte olduğu siyasetleri de eleştiren Talat, söz konusu tutumları sonucunda Kıbrıs sorununun çözümünün “bir hayale dönüştüğünü” savundu.
Eskiden güven yaratıcı önlemler yerine çözüme odaklanılması gerektiğine inandığını ancak gelinen noktada tek araç olarak kalan güven yaratıcı önlemlerin muhakkak geliştirilmesi gerektiği düşüncesinde olduğunu kaydeden Talat, Kıbrıslı Rumlar ve Türklerin birbirine yakın durması ve ilişkileri sürdürmesi bakımından bunların önemli rol oynayabileceğini kaydetti.
Şu anda yine atılabilecek en önemli hususun, AB vasıtasıyla yapılacak işler olduğuna vurgu yapan Talat, iki toplumlu solar panel, geçmişte gündeme gelen ortak üniversite ya da Avrupa Birliği’nin sembolik olarak Türkçe’yi resmi dilleri arasına katarak hem Kıbrıslı Türklere hem de Türkiye’ye “sizi dışlamıyoruz” mesajı verilmesi gibi adımların öneminin altını çizdi.
Talat, “Kıbrıslı Türklerin zamanında zamanın liderlerinin yaptığı hatalar ve yanlışlar nedeniyle bugün cezalandırılmaya devam edilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Bunun için AB’nin daha fazla çaba ortaya koyması gerekiyor” dedi.
Nava: “Umarım çalışmalarımız bir an önce görüşmelerin yeniden başlamasının önünü açar”
Avrupa Komisyonu Yapısal Reform Genel Direktörü Nava da video mesajında, böyle önemli bir konuya ilişkin konferansın açılışını gerçekleştirmesi için kendine verilen fırsattan dolayı teşekkürlerini ileterek, “Umarım geleceğiniz AB'de olur, BM çerçevesinde öngörüldüğü gibi siyasi eşitliğe sahip iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyonun vatandaşları olursunuz. AB, ben ve tüm çalışanlarım Kıbrıs'ın birleşmesi konusunda kararlılığımızı sürdürüyoruz” dedi.
Nava, Kıbrıs Türk toplumunun her anlamda gelişmesi ve çözüm ardından entegrasyonun çok daha kolay olması için bugüne kadar vermiş oldukları çeşitli destekler hakkında bilgi verdi.
Şu anda 3 öncelik üzerinde çalışmalarını sürdürdüklerini aktaran Nava, ilk önceliklerinin Yeşil Hat Tüzüğü’nün geliştirilmesi ve Tüzük aracılığıyla yapılan ticaretin artırılması olduğunu kaydetti. Geçen yıl büyük başarılara imza atıldığına işaret eden Nava, çok daha ileriye gidilebileceğine vurgu yaptı.
Bir diğer önceliklerinin Halloumi/Hellim Menşe İsmi Korumalı Ürün paketinin uygulanması olduğunu kaydeden Nava, bir Kıbrıslı Türk üreticinin ilgili sertifikayı almayı başardığını hatırlatarak, bir iki hafta içerisinde diğer bir üreticinin de alacağını bildirdi, devamının gelmesi temennisinde bulundu.
Son olarak 30-50 megawatt kapasitesine sahip iki toplumlu güneş paneli hedeflerinden bahseden Nava, bu yıl bağımsız bir şirketin ön fizibilite çalışmasını gerçekleştireceğini duyurarak, ardından iki toplumun tesisin parametrelerine ilişkin karar vermesi gerektiğini ifade etti.
Kıbrıslı Türklerin para aktarımını kolaylaştırmak üzere Güney’de banka hesabı açabilmeleri gibi son zamanlarda yürüttükleri diğer çalışmalara da değinen Nava, “Umarım çabalarımız iki toplum arasında güven tesis edilmesine yardımcı olur ve bir an önce çözüm görüşmelerinin yeniden başlamasının önünü açar” dedi.
Stefanou: “Müzakere sürecinin yokluğunu yaşadığımız bu dönemde bu tür inisiyatiflerin önemi büyüktür”
AKEL Genel Sekreteri Stefanos Stefanou ise Kıbrıs sorununda müzakere sürecinin yokluğunun yaşandığı bir dönemde bu türde çalışmaların yapılmasının önemine dikkat çekerek, kapsamlı bir çözüm umudunu canlandırmak ve yurttaşların günlük yaşamlarını etkileyen konularda ilerleme kaydetmek için herkesin elinden geleni yapması gerektiğini kaydetti.
Stefanou, AKEL’in tezinin taraflar arasında varılan yakınlaşmalar ve Guterres Çerçevesi ile müzakere sürecinin kalınan yerden yeniden başlaması ve devam etmesi olduğunu belirterek, “Sadece bu şekilde Kıbrıs sorununun kapsamlı ve kısa zamanda çözümünü ümit edebileceğimize yürekten inanıyoruz” dedi.
“Türkiye’deki seçimlerin sonucu ne olursa olsun, Türkiye’nin Crans Montana’daki çizgisine dönebileceğini beklemek mümkün mü?” sorusunu yönelten Stefanou, bunun cevabının kesin olarak verilemeyeceğini ancak AKEL olarak bu yönde umudun olması için Kıbrıs Rum tarafının, Kıbrıs Türk toplumu ve Türkiye’yi motive etmesi gerektiğine inandıklarını söyledi.
Stefanou, bu yönde siyasi ve sosyal ittifaklar oluşturma çabasını içine girerek CTP ile bir Çalışma Grubu kurduklarını ve ilk genişletilmiş toplantılarını yaptıklarını anımsattı ve “Bu girişimin sadece Kıbrıs sorununun kapsamlı çözümüne yönelik süreçte değil, aynı zamanda çözümün gelecekte uygulanması açısından da iki toplumlu işbirliğinin bir örneği olmasını arzuluyoruz” diye konuştu.
Konuşmaların ardından panellere geçildi.