Ulusal Birlik Partisi (UBP) Genel Başkanı, Başbakan Ersan Saner, Avrupa Birliği’nin (AB) adadaki “gerçekleri görmezden gelmeye ve Kıbrıs Türk halkına haksızlık yapmaya” devam ettiğini söyledi. Ersan Saner, “ Kıbrıs’taki bütün anlaşma olasılıklarını ortadan kaldıranının, son görüşme sürecini Crans Montana’da çökertenin Rumlar olduğunu göz ardı eden Avrupa Birliği’nin mevcut tutumu ile ne Kıbrıs’ta bir anlaşmaya varılmasına, ne de kendine bir fayda sağlayamayacağını” kaydetti. Güney Kıbrıs ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ziyaret eden Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borell’in hala Rum politikalarına destek veren açıklamalarını eleştiren Başbakan Saner açıklamasında şunları kaydetti: “ Avrupa Birliği Kıbrıs konusunda büyük hatalar yapmış, Yunanistan’ın Rum tarafı tüm Kıbrıs adına tam üye yapılmazsa bir paket karar haline getirilen Doğu Bloku ülkelerinin Avrupa Birliği üyeliklerini veto edeceği tehdidine boyun eğerek Güney Kıbrıs Rum Yönetimini haksız bir şekilde tam üye yapmıştır. Avrupa Birliği bununla da yetinmemiş Kıbrıs Türk Halkı’na söz verdiği Doğudan Ticaret Tüzüğü’nü yürürlüğe koymamış, hemen hemen her konuda sadece Rum çıkarlarını gözetmiş, tam üyeliğinin Kıbrıs’taki iki halkın da yararına olması gerektiği yönündeki kendi kararlarını bile çiğnemiştir. 1968’den bu yana Kıbrıs’taki bütün anlaşma olasılıklarını ortadan kaldıran, son görüşme sürecini Crans Montana’da çökerte Rumlardır. Rumların tüm anlaşma ile sonuçlanabilecek önerileri, metinleri reddettiğini sadece biz değil Rum Yönetimi Dışişleri Bakanlığı yapan Nikos Rolandis defalarca ifade etmiştir. Hal böyleyken, Güney Kıbrıs ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ziyaret eden Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borell’in Kıbrıs’ta bir anlaşma olmamasının suçlusu olan Rum Yönetimi’nin aynı anlayışla devam ettirilen politikalarına destek veren açıklamalar yapması yanlıştır. Dolayısı ile Borell , kalkıp da bize, Avrupa Birliği’nin Kıbrıs Türk Halkı’na çok önceden söz verdiği ama bir türlü yerine getirmediği desteği sağlaması için egemenliğimizden, devletimizden, güvenliğimizden vazgeçmemizi isteyen Rum tarafına boyun eğmemizi Rumların emellerine uygun bir anlaşma yapmamızı öneremez. Mevcut tutumunu sürdüren, tüm bu gerçekleri dikkate almayan Avrupa Birliği, ne Kıbrıs’ta bir anlaşmaya varılmasına ne de kendine bir fayda sağlayamaz. Nisan ayı sonlarında Cenevre’de yapılması planlanan 5 artı Birleşmiş Milletler toplantısında Rum yanlısı olduğu açıkça ortada duran Avrupa Birliği’nin de yer almasına gerek yoktur. 1950’li, 60’lı, 70’li yıllarda malına, canına kastedilirken bile özgürlük, egemenlik tutkusunu sürdüren, direnen Kıbrıs Türkü dünden çok çok daha güçlüdür ve emin adımlarla yoluna devam etmektedir. Avrupa Birliği ister kabul etsin, isterse etmesin; Federal çözüm arayışları çökmüştür. Aynı koşullarda, aynı şeylerin yapılması ile farklı bir yere varmak mümkün değildir. 1977-1979 dünyası çoktan değişmiştir. Köprülerin altından çok sular akmıştır. Kıbrıs’ta iki egemen Devlet vardır. Bir anlaşma olacaksa bu gerçek dikkate alınmalıdır. Biz kararlıyız; Anavatan Türkiye ile aynı noktadayız. Egemen eşitliğimizden, 2 Devletli anlaşma talebimizden geri adım atmayacağız. Avrupa Birliği, bir an önce doğru yola gelmeli ve gerçekten Kıbrıs’ta bir anlaşma istiyorsa alternatif çözüm modellerinin konuşulmasına destek vermelidir.”