KIBRIS

Bugün, kutlanacak değil, "Acil önlemler almak için uyarı yapılacak bir gündür”

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP), 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nün, kutlama değil uyarı günü olduğunu kaydetti. CTP Ekoloji Çevre Çalışma Grubu’ndan yapılan yazılı açıklamada, Dünya Çevre Günü’nün, 1972 yılında düzenlenen Birleşmiş Milletler Çevre Konferansından bu yana, her yıl 5 Haziran tarihinde, çevrenin korunması konusunda dünya çapında farkındalık yaratılması ve eylemde bulunulması amacıyla kutlanmakta olduğu belirtildi.

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP), 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nün, kutlama değil uyarı günü olduğunu kaydetti.

CTP Ekoloji Çevre Çalışma Grubu’ndan yapılan yazılı açıklamada, Dünya Çevre Günü’nün, 1972 yılında düzenlenen Birleşmiş Milletler Çevre Konferansından bu yana, her yıl 5 Haziran tarihinde, çevrenin korunması konusunda dünya çapında farkındalık yaratılması ve eylemde bulunulması amacıyla kutlanmakta olduğu belirtildi.

Bu yıl, “Arazi Restorasyonu, Çölleşme ve Kuraklığa Dayanıklılık" temasının vurgulandığına işaret edilerek, “Bilimsel verilere göre, dünya topraklarının beşte birinden fazlası fiziksel, kimyasal ve biyolojik yönden niteliğini kaybederek bozuldu. Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 40'ı arazi bozulmasından etkilendi. Toprak bozulması, çölleşme ve kuraklık nedeniyle dünya genelindeki ekosistemler, doğal denge ve biyolojik çeşitlilik de tehlike altında bulunuyor. Bu durum da acil tedbirler alınması gerekliliğini zorunlu kılmaktadır. Bütün dünyada giderek derinleşen küresel ısınma ve iklim değişikliğinin etkileri nedeniyle çevre gününün önemi daha da artmaktadır. Bugün, kutlanacak değil, acil önlemler almak için uyarı yapılacak bir gündür.” ifadeleri kullanıldı.

Akdeniz’in ortasında bulunan Kıbrıs adasının iklim krizinden en çok etkilenen ülkeler arasında yer aldığı kaydedilen açıklama, şöyle devam etti:

“Ülkemizde kontrolsüz ve plansız nüfus artışına paralel olarak gerçekleşen aşırı ve çarpık yapılaşmanın da baskısıyla, su kaynaklarımız, doğal ve yeşil alanlarımız ve orman varlığımız azalmaktadır. Artık denizlerimiz girilmez, yollarımız yürünemez, havamız ise solunamaz noktaya gelmiştir. Şehirlerimizde yaşam kalitesinin oldukça düşük olduğu ve iklim dirençli olmadıkları ise aşikârdır. Böyle bir ortamda hükumetin doğa, çevre gibi bir derdi olmadığı, iklim değişikliğiyle mücadele gibi bir gündemin ise söz konusu edilmediği yadsınamaz bir gerçekliktir.” 

Hükümetin göreve geldiği günden beri doğayı ve çevreyi hiçe sayarak, almış olduğu çeşitli kararlar ve hayata geçirdiği çok sayıda uygulamayla ülke tarihinde görülmemiş doğa tahribatlarının yaşanmasına yol açtığı ileri sürülen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

 “Orman arazilerinin peşkeş çekilmesi, dere yatakların tahrip edilmesi, kıyıların yapılaşmasına onay verilmesi, oyulan dağları görmezden gelmesi, atıkların denizlere boşaltılmasını sağlaması ve imar planlarına ihtiyaç duymadan yasa betonlaşmayı hızlandırması bunlardan sadece bir kaçıdır. Hem bireysel olarak günlük alışkanlıklarımızla hem de yerel ve merkezi yönetimler aracılığıyla daha çevreci ve sürdürülebilir olmak zorundayız. Bu amaçla, enerji ve su tasarrufu, atık yönetimi, çevre dostu ulaşım, yeşil tüketim ve sivil katılım bireysel olarak yapabileceklerimiz arasındadır. Hükümetlere düşen görev ise bu konuda gerekli kararları alıp süratle uygulamak ve yeniden yaşanabilir yeşil bir ada yaratmaktır. Ne var ki, mevcut hükumetten bunu beklemek olası değildir. Doğayı koruyarak, çevre kirliliğini önlemek ve yarınlara daha yeşil, daha yaşanabilir bir ülke bırakmak CTP iktidarında mümkündür.”