CTP’den yapılan
açıklamada,
Rum Lider Anastasiadis’in Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a gönderdiği 23 Mayıs tarihli
mektupta, müzakere daveti ile birlikte Güven Yaratıcı Önlemlerin kurulacak masada değerlendirilmesinin önerildiği kaydedildi.
Anastasiadis tarafından yapılan önerilerin,
BM yetkililerine de iletildiğinin bilindiği ifade edilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
“Tatar, kendisine iletilen önerileri Cumhuriyet Meclisi’nin bilgisine getirmediği gibi, siyasi partilerle de paylaşmış değildir. Kıbrıs sorunu gibi önemli bir konuda karşı taraftan yapılan önerilerin ‘egemen eşitlik ve eşit statünün kabul edilmemesi’ gerekçesiyle ve hiçbir değerlendirmeye tabii tutulmadan reddedilmesi kabul edilebilir değildir. Bu yaklaşım Kıbrıs Türk toplumunu daha da yalnızlaştıracak, dünyadan daha da soyutlanmasına neden olacaktır.
Cumhuriyetçi Türk Partisi, Kıbrıs sorununun BM Güvenlik Konseyi parametreleri çerçevesinde iki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitlik temelinde federasyonla mümkün olabileceğini öngörmektedir. Elbette bu çözümün gerçekleşebilmesi için de karşılıklı olarak kabul edilebilir olması gerekmektedir. Güven Yaratıcı Önlemleri ise Cumhuriyetçi Türk Partisi, kapsamlı çözüm hedefine ulaşmak için bir motivasyon aracı olarak görmekle birlikte, Kıbrıs Türk ekonomisinin kısa vadede nefes alabilmesine olanak sağlayacak önemli bir adım olarak değerlendirmektedir. Yapılan önerilerin hayata geçmesi halinde havaalanı ve limanlardan dünyaya ihracat kapısı açılacak, turizmde büyük atılımlar gerçekleşecektir. Bu da Kıbrıs Türk ekonomisin ayağa kalkmasını, insanımızın da alım gücünün yükselmesini, gençlerin bu adada kök salmasını sağlayacak ve işsizliği büyük oranda azaltacaktır.”
CTP, bahse konu mektubun içeriğine dair öncelikle tüm tarafların yer alacağı kapsamlı bir ön hazırlık ve istişare zemininin oluşturulması gerektiğini ifade ederek, “Bu süreçte BM Genel Sekreteri’nin sorumluluk üstlenerek geliştireceği bir yöntemle başlatılacak müzakerelerde hedef, ilgili BM Güvenlik Konseyi kararları ve parametrelerine bağlı iki toplumlu, iki bölgeli ve siyasi eşitliğe dayalı federasyon zemininde kapsamlı bir ‘siyasi anlaşma’ olmalıdır.” dedi.
“Geri dönüşü olmayan” bir “çerçeve” niteliğinde olmak zorunda olan kapsamlı “siyasi anlaşmanın”, 11 Şubat 2014 tarihli ortak metinde yer alan prensipler, ayrıca BM Genel Sekreteri’nin belirttiği gibi aşamalı ve sonuç odaklılık ilkelerini içermesi gerektiğine vurgu yapan CTP, şöyle devam etti:
“Bu bağlamda, Anastasiadis’in önerdiği
GYÖ’ler, kapsamlı ‘siyasi anlaşma’ hedefine ulaşmak için bir kaldıraç etkisi yaratmak ve bu yolda Kıbrıs Türk ekonomisini güçlendirmek için, aynı zamanda toplumları motive etme noktasında ele alınmalı ve istişare edilmelidir.
Yapılacak istişarelerde, AB Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nün de hiç gecikmeden yasallaşması sağlanmalıdır. Mağusa Limanı ve Ercan Havaalanı üzerinde devam eden Kıbrıs Cumhuriyeti yaptırımları kaldırılırken, 10. Protokolde düzenlendiği şekilde Rum Yönetimi’nin otoritesi Yeşil Hattın kuzeyinde herhangi bir yerde olmadığı gibi bahse konu limanlarda da olmayacaktır. Gerek Ercan’ın BM yönetimine, gerekse Mağusa Limanı’ndaki ticaretin AB yönetimine devredileceği koşullar, hak ve çıkarlarımızın gözetileceği şekilde istişare edilmeli ve netleştirilmelidir.
Deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasıyla birlikte, AB’nin ciddi bir mali destek sağlayacağını taahhüt ettiği ve İsrail- Kıbrıs-Yunanistan arasında tasarlanan ‘Eurasia Interconnector’ elektrik enterkonnekte projesi, çok daha hızlı ve ekonomik olarak revize edilmeli ve İsrail-Kıbrıs- Türkiye arasında gerçekleşecek şekilde yeniden şekillendirilmelidir. Böylelikle, Kıbrıs’ın bir bütün olarak yenilenebilir enerjiye dönüşümü mümkün olacak, AB Yeşil Mutabakatı’nda belirlenen çevreci ve karbonsuz bir yaşama kavuşmuş olacaktır.
GYÖ’le ilgili istişareler yapılırken, Crans Montana konferansı sonrasında Rumların çağrısıyla dondurulan AB Ad-Hoc komitenin yeniden canlandırılması da sağlanmalıdır. Bu komitenin görevi, geçmişte olduğu gibi, kuzeyin AB müktesebatına ve Euro bölgesine dair uyum sürecini kolaylaştırmak olmalıdır.
GYÖ'lerin hedefi, Kıbrıs sorununun çözümüne engel olan siyasi irade eksikliğinin temel nedeni olan güvensizliği hafifletmek ve kapsamlı çözümün getireceği kazanımları tüm taraflara yaşatarak, kalıcı barış, istikrar, güvenlik ve refah için bu sonuçta hedeflenen kapsamlı çözüm planının kabulünü teşvik etmek olmalıdır.”