Ülkemizin en saygın kuruluşlarından olan, özellikle ekonomik dengeleri en yakından bilen ve bu konuda uzman görüşleri ile ilerleyişe yön veren Kıbrıs Türk Ticaret Odası, Turgay Deniz’in başkanlığa gelmesinin ardından yöntem değişikliğine gitti. Oda, daha önce AB ağırlıklı yürüttüğü ilişkilerin ardından şimdilerde gerek Türkiye, gerekse de İslam coğrafyası ile ticaret alanında işbirliği imkanlarına önem veriyor. Başkan Turgay Deniz, Rumların ticaret konusunda Kıbrıs Türkünü görmezden geldiği bir ortamda bulunduklarını, kendilerine düşen görevin ise bu tutumu yıkarak ticarette engelleri aşmak olduğunu ifade etti. Son günlerde dövizin artışı, ülkemizde sıkıntı yarattı. Ticaret Odası olarak hükümetin aldığı önlemleri yeterli buldunuz mu? Ticaret Odası olarak önlemler aldınız mı? Döviz özellikle iş adamlarını çok etkiledi. Bu konuyla başlayalım isterseniz. Dövizin artması sadece iş adamlarını değil, bütün toplumu etkileyen bir unsurdur. Biz bu konuyla ilgili hükümetle yapabilecekleri paylaştık. Basın açıklaması olarak da zaten açıklamıştık. Bu taleplerimizden bazılarını gerçekleştirdiler. Ancak tam olarak hayata geçmedi. Bunun üzerine Maliye Bakanı’na ziyarette bulunduk ve gerekli düzenlemeleri tekrar yapmalarını rica ettik. Kendisi de bize Temmuz ayından sonra uygulamaya koyabileceğini bildirdi. Döviz artışlarından dolayı herkesin bütçe dengesi bozuldu. Bunun en alttan en yukarıya doğru hafifletilmesi için piyasada bir istikrarın sağlanması lazımdır. Maaş alan kişileri dengeye getirmemiz gerekiyor. Biz bunu örnek olarak gösterdik. Döviz artışı olduğu zaman bu fiyatlara yansıyor. Biz ithalatta belli kurları sabitlersek o zaman fiyat artışı olmayacak. Sayın Maliye Bakanı haklı olarak bize bunu nasıl yapacağım dedi? Yani ben dövizi sabitleyeyim de yine fiyat artışı olursa ne olacak? O zaman dedik bunu yürürlükten kaldıracaksın. Bunu yaptığınız zaman göreceksiniz ki önünüzde bir süre fiyat artışı olmayacak. Çünkü bu ithalatçının da tüccarın da üzerinde bir baskı unsuru olacak. Bu pahalılık ne diye tepki olacak. Zaten 3 ayda 1 enflasyon değerleri yapılıyor. Bu zaten fiyat artışlarını gösterecektir. Tabi biz bunları Maliye Bakanı’yla pek basına çıkarmak istemedik. Kapalı kapılar ardında konuşuyoruz. Çünkü şöyle ki, biz şu anda hükümeti cesaretlendirmek istiyoruz ki bazı atılması gereken adımları atsınlar. Şimdiden katı bir eleştiri yapmaya başlarsak motivasyonları kırılacak. Birinci hedef ve görev sorunlara çare üretmektir. Tabi bunun da süresi bu yılın sonuna kadardır. Tabi senenin sonuna kadar istediğimiz olmazsa da gerekli tenkitleri kendilerine yapacağız. Tabi dediğim gibi hedef hükümeti cesaretlendirmek çünkü yapılması gereken çok şey vardır. Türkiye’yle olan ilişkiler Ticaret Odasına ve ülkemize neler kazandırıyor? Olayı Kıbrıs Türk Ticaret Odası olarak ele aldığımızda 2001 yılından bu son dönemimize kadar birinci önceliğimiz Avrupa Birliği’yle olan ilişkilerdir. Biz yeni dönemde bir anket çalışması yaptırdık. Bu anket çalışmasında en istenilen Türkiye ilişkileri oldu. Zaten şu anda baktığımızda geçen 17 sene içerisinde Avrupa Birliği’nin vermiş olduğu sözleri tutmadığını, hatta 2003’te verilmiş yanlış bir kararla Kıbrıs Rum Kesimi’ni Avrupa Birliği’ne aldıklarını görüyoruz. Avrupa Birliği’nin elini ayağını bağlamaları ve dolayısıyla Avrupa Birliği’nin de elinin ayağının bağlanması o kadar görüşmelerimize rağmen ciddi bir adım atılmamasını getirdi. Tabi ki görüşme ve ilişkilerimize devam edeceğiz çünkü bizim de misyonumuz Kıbrıs’ta barıştır. Adil bir barışın olmasını istiyoruz. Ancak bu barışı beklerken de iç ekonomimizin de durumu her geçen gün kötüye gitmektedir. Türkiye’yle olan ilişkilerimizi tam anlamıyla sağlıklı şekilde yürütemiyoruz. Öncelikli hedefimiz bu dönemde Türkiye’yle olan ilişkilerimizi en üst düzeye çıkarmaktır. Açık açık diyorum; görünür görünmez her türlü ticari engeli ortadan kaldırmak istiyoruz. Bununla ilgili geçen ay bir Ankara ziyareti yaptık. Gerçekten onlar da KKTC ekonomisinin kalkındırılmasının Kıbrıs’ta bir refahın ve de çözümün anahtarı olacağına inanmaktadırlar. Biz de Kıbrıs Türk Ticaret Odası olarak şu görüşteyiz; eğer biz ekonomimizi istenilen seviyeye yükseltebilirsek istenilen çözüme de ulaşabileceğiz. Rum tarafı şunu istemektedir; uyguladığı izolasyonlarla, bizi dünyadan soyutlamak, ulaşımda, ticarette, eğitimde, sporda, kültürel faaliyetlerde, yani her yerde uyguladığı engellemelerle bizi burada çökertmek. Tabi ki bizi burada mahvetmek istiyor. Buna karşın mahvolmadığımızı ve geliştiğimizi onlara gösterebilirsek o zaman Rumları masaya getirtebiliriz. Ülkemizdeki en büyük engellerden bir tanesi yani reformların önünde duruyor. O da anayasamızdır. Zamanında yapılan sadece bir anayasa reformu değildi, ancak çok başka yerlere çekildi. Yine bugün meclisin seri bir şekilde, sadece gerekli olan anayasal değişiklikleri içerecek bir referandumu gerçekleştirmesi gerekir. Bunu daha bilinçlendirilmesi gerek ki bu reformlar gerçekleşebilsin. Eğer önümüzdeki reformları gerçekleştirebilirsek Türkiye’ye kendimizi iyi anlatabilirsek ve ne istediğimizi tam anlamıyla ortaya koyabilirsek burada ekonomik kalkınmayı sağlayabiliriz. Ama bu kamu yapısı ile hiçbir şey yapamayacağımızın da altını çizerim. Peki, Rum Kesimi ile ilişikleriniz nasıl? Rum kesiminde Ticaret ve Sanayi Odası tek odadır. Dedik zaten, bu kadar zaman yapılan kötü yanlış uygulamaları düzeltmek için yenilenmek gerek diye; Rum tarafında tek bir odadır ve biz burada böldük, bölüştürdük. Ancak doğru olan böyle bir küçük ülkede tek olmasıdır. Hepsinin Kıbrıs Türk Ticaret Odası adı altında olması lazımdır. Rum Kesimi’nde Ticaret ve Sanayi Odası ile ilişkilerimiz normal bir şekilde devam etmektedir. Ancak tabi ki de hiçbir şeyi bizimle paylaşmak niyetinde değiller. Biz onları ilişkilerimize zorlamaktayız ve diyoruz ki Kıbrıs’ta çözümü isteyen iki kurumuz ve biz bu tarafta bu çözümü destekleyen duruşu gösteriyoruz. Bizim göstereceğimiz en güzel örnek iki odanın birlikte bir şeyler üretmesidir. Bugün biliyorsunuz ki yeşil hat ticareti vardır ama şu güne kadar biz Rum tarafında hiçbir KKTC ürünü satmayı, marketlere koydurmayı başaramadık. Bunun karşısında büyük bir psikolojik engel vardır. Ancak bunun karşılığında bizim tarafta her hangi bir markette Rum’un kahvesini de bulursunuz, konyağı da zivaniyası da vardır. Ancak Rum tarafında aynı şeyden bahsetmek mümkün değildir. Bunun haricinde çok düşündürücü bir şey vardır ki özellikle KKTC halkı bu noktayı çok iyi değerlendirmesi gerekir, o tarafa gittiğinizde Türkiye’den gelen birçok ürünü market raflarında görebilirsiniz, onlar için bir engel yoktur. Yani Kıbrıslı Rumların genel olarak psikolojisi şudur. Türkiye zaten koskocaman bir ülkedir. Ben Türkiye’yle savaşamam ve Türkiye’yi yok edemem. Ben ilerde Kıbrıs’ın tek hâkimi olsam da Türkiye’yle komşuluk ilişkisinde olacağım, ancak Kıbrıslı Türkleri görmek dahi istemiyorumdur. Bu mesajı çok iyi anlamak gerekiyor ve bunu özellikle söylüyorum, Rum kesiminde harcanan her bir kuruşumuza dikkat etmemiz gerekir. En azından bu tarafta olmayan bir şeyi almamızda fayda vardır. Onların bize bu kadar tahammülleri yokken bizim onlara bu kadar cömert davranmamıza ben anlam veremiyorum. Rum tarafına gidip marketlere baktığınız zaman Yeni Zelanda’nın kuzusunu veya Fransızın bifteğini görebiliyorsunuz. Burada da var, ancak o tarafta et ihtiyacını ithal et ile karşılayabiliyorlar. Yani çok ucuza alabileceğiniz donmuş eti de alabilirsiniz, çok pahalı kaliteli eti de alabileceğiniz sunum yapılmıştır. Bizde ise bunlar kapatılmış ve engellenmiştir. Yasaklar hem özendirici oluyor, hem de devletin kaybına neden oluyor. Bu yasaklar bir şekilde kaçak yollarla deliniyor. Kayıt dışı ekonomiyi ve haksız kazançları ortaya çıkarıyor. Halk da ne aldığını bilmiyor. Bugün yerli üretici, yerli sanayici desteklenmeli mi sorusuna cevap, evet desteklenmelidir. Çünkü yok olmasını ve kapanmasını istemiyoruz. Yani destekleyecekseniz, işçilerin sigorta ödemelerinde indirim yaparsınız, vergi muafiyeti verirsiniz, bu şekilde destekleyebilirsiniz ancak yasaklarla korumak en büyük hatadır. Mesela bugün et ithaline izin verilse bu kaçakçılık olayları yaşanmayacak. Burada bir kere et hayvanı yok. Hepsi süt hayvanıdır. Bu konuda da adım atılması şarttır. Ticaret Odasının Uluslararası ilişkilerdeki misyonu nedir? Biz kendimizi KKTC’nin bayrak taşıyıcısı olarak görmekteyiz. Uluslararası örgütlere de, Dünya Ticaret Odalarına da tam üyeyiz. Dolayısıyla da Avrupa ülkesi üyelerle yakın ilişkiler içerisindeyiz. Bizi kurum ve oda olarak tanıyorlar. Bunlar yanında İslam Ticaret ve Sanayi Odalarına da üyeyiz. Bütün Avrupa Odaları, Amerika büyükelçisi dâhil buraya odamıza geliyor ancak ben bu odaya başkan olmadan hiçbir İslam Odasıyla görüşülmemişti. Ben de herkese bir yazı yazmalarını söyledim. Tüm Arap ülkelerine yolladık, Katar hariç hiçbirinden yanıt gelmedi.. Bir ihtiyacınız varsa Ankara Büyükelçiliğiyle görüşün dediler. Tabi cesaretsizlik! Korkuyorlar! Orada Rum liderliğinin görüş ve direktifi konusunda hareket ediyorlar. Türklerle görüşmek istemediklerini, Kuzey, bir taraf görmediklerini söylüyorlar. O tarafa gidiyorlar, düşünün bu tarafa korkudan geçmiyorlar bile. İnşallah bu görüşleri de yıkacağız. Çünkü bu ülkenin kalkınması için bizim onlara da ihtiyacımız vardır. Buraya yatırım yapacak ciddi insanları buraya çekme mecburiyetimiz vardır. Ticaret Odasının önümüzdeki süreçte hedefleri nelerdir? Kıbrıs Türk Ticaret Odası 1958 yılında kuruldu ve bu sene 60. Yılını kutluyor. Bir esprili cümle kurayım, o zaman da başkan kitapçıydı, şimdi de kitapçı! Kıbrıs Türk Ticaret Odasının Avrupa Birliği süreci ve barış misyonuyla yatıp kalkması nedeni ile son 16 yılda, maalesef iç ekonomimizden, üyemizden, esas ticaretimizden uzaklaştık. Bizim en büyük isteğimiz üyelerimizle tekrar kaynaşmak, üyelerimizin menfaati dolayısıyla KKTC’nin refahı için çalıştığımızı ispat etmek, onların güvenini kazanmaktır. Bundan ötürüdür ki aylık olarak tüm üyelerimize gazetemizin gitmesini ve dolayısıyla da neler yapıldığını yakinen takip etmelerini arzuluyoruz. O kopukluk ortadan kalsın istiyoruz. Bundan sonraki toplantılarda da salonumuzun dolup taşması arzusundayız.
Editör: TE Bilisim