KIBRIS

Dışişleri Bakanı Ertuğruloğlu, Denktaş'ı anlattı

Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, "(KKTC'nin kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif) Denktaş Bey, doğuştan bir lider kişi olarak ünü, karizması, ağırlığı ve sözü KKTC sınırlarını aşan bir liderdi" dedi.

Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, "(KKTC'nin kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif) Denktaş Bey, doğuştan bir lider kişi olarak ünü, karizması, ağırlığı ve sözü KKTC sınırlarını aşan bir liderdi" dedi.

Dışişleri Bakanı Ertuğruloğlu ve avukat Fuat Veziroğlu, KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş'a dair anılarını ölüm yıl dönümünde AA muhabiriyle paylaştı.

Ertuğruloğlu, Denktaş ile dışişleri bakanı olarak 5 yıl çalıştığını, bunun bir şeref olduğunu söyledi.

Yurt dışında görevdeyken Denktaş'ın kendisini çağırarak Danimarka'nın başkenti Kopenhag'da düzenlenecek görüşmeye gitmesini istediğini anlatan Ertuğruloğlu, "Ben de hiç duraksamadan dedim ki: 'Bir şartla'. 'Ne şartı?' dedi. 'İmza varsa gitmem' dedim. 'İmzalanmasın diye sen gideceksin' dedi, 'O zaman giderim' dedim. Meslek hayatımın en önemli anlarından biriydi. KKTC sınırlarını aşan bir ağırlığı, adı ve karizması olan bir liderin Kopenhag'daki görüşmelerle ilgili beni görevlendiriyor olması, benim için bir onur meselesiydi" ifadelerini kullandı.

Ertuğruloğlu, lider olunmayacağını, lider doğulduğunu vurgulayarak, "Denktaş Bey, doğuştan bir lider kişi olarak dediğim gibi ünü, karizması, ağırlığı ve sözü KKTC sınırlarını aşan bir liderdi. Onunla 5 yıl dışişleri bakanı olarak görev yapmış olmak, benim için bir onur meselesidir. Ona layık bir dışişleri bakanı olarak görev yapmış isem ne mutlu bana" dedi.

"Ulusal kahramanlar ölmezler"

Avukat Veziroğlu da Denktaş'ın ulusal bir kahraman olduğunun altını çizerek, "Denktaş, sadece Kıbrıs Türk aleminin değil bütün Türk aleminin ulusal kahramanıdır" dedi.

Denktaş gibi liderlerin ölmediğini, onların fani vücudunun toprağa verildiğini ancak aslında milletin kalbine gömüldüklerini kaydeden Veziroğlu, "Bu nedenle onlar ebediyen yaşarlar, ulusal kahramanlar ölmezler" ifadesini kullandı.

Veziroğlu, Denktaş'ın Kur'an-ı Kerim ve Mustafa Kemal Atatürk'ün Nutuk adlı eserini baş ucundan ve masasından eksik etmediğini vurgulayarak, her sıkışık durumda ve çare aradığı zaman bu iki kitaba müracaat ettiğini söyledi.

Denktaş'ın devletin kurucusu ve aynı zamanda bir yazar olduğuna işaret eden Veziroğlu, "Özetlemek gerekirse Denktaş, politikacılığından insanlığına kadar mükemmel bir adamdı" dedi.

Rauf Denktaş

Kıbrıs'ın Baf kentinde 1924'te doğan, 1,5 yaşında annesini kaybeden ve nineleri tarafından büyütülen Rauf Denktaş, 1930'da ailesi tarafından eğitim için yatılı olarak İstanbul'a gönderildi.

İlk ve ortaokulu İstanbul'da bitiren Denktaş, tekrar Kıbrıs'a dönerek lise eğitimini 1941'de Lefkoşa'da tamamladı. Lise sonrası bir süre Magosa'da tercümanlık, mahkemede katiplik ve öğretmenlik yapan Denktaş, üniversite eğitimi için gittiği İngiltere'den ülkesine avukat olarak döndü.

Bir süre Kıbrıs'ta serbest avukatlık ve savcılık yapan Denktaş, 1945'li yıllarda Kıbrıslı Türklerin lideri Dr. Fazıl Küçük ile tanıştı.

Denktaş, Küçük'ün yanında, önce İngiliz sömürge yönetiminin Ada'daki Türklerin haklarına yönelik politikalarına, daha sonra da Rumların saldırılarına karşı mücadelede yer aldı.

Kıbrıs davası için mücadele ederken 1957'de Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu Başkanlığına seçilen Denktaş, Kıbrıs'ı Yunanistan'a bağlamak üzere EOKA terör örgütünün kurulması ve Türklere yönelik Rum saldırılarının artması üzerine 1958'de Türklerin direniş teşkilatı TMT'nin 3 kurucusunun arasında yer aldı.

1959'da Zürih Anlaşması'nın hazırlanmasında Denktaş'ın perde arkasında etkin rolü oldu.

Türkiye'nin garantisinin ve 650 kişilik askeri kuvvetle Kıbrıs'ta etkin ve fiili bir güvence olmasının yolu, Denktaş'ın ısrarı ve Küçük'ün de onu desteklemesiyle gerçekleşti.

1959-1963 yıllarında Rauf Denktaş, Türk hükümetine Kıbrıs Türklerinin durumu, Ada'daki Yunanistan'ın faaliyetleri, EOKA çetelerinin saldırıları ve karşı direniş konusunda çok sayıda rapor gönderdi.

1964'te Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde Kıbrıs Türklerini temsilen yaptığı konuşmanın ardından 3. Makarios tarafından Ada'ya alınmayan Denktaş, aynı yıl balıkçı teknesiyle gizlice Erenköy'e çıkarak Rumlarla çarpışan Kıbrıslı Türk üniversite öğrencilerine katıldı.

Bu arada Türkiye'ye giden Denktaş, iki arkadaşıyla 1967 sonunda gizlice küçük bir gemiyle tekrar Ada'ya çıktı fakat Rumlar tarafından yakalandı. Türkiye'nin baskısıyla 13 gün esir kaldıktan sonra Ankara'ya iade edilen ve bir yıl sonra normal yollardan tekrar Lefkoşa'ya gelen Denktaş, 1968'den 1974'e kadar toplumlar arası görüşmelerde Kıbrıslı Türkleri temsil etti.

Denktaş, 16 Şubat 1973'te Kıbrıs Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Kıbrıs Türk Yönetimi Başkanı seçildi.

Kıbrıs Türk Federe Devleti'nin kurulduğu 1975'den itibaren iki dönem başkanlığını yapan Denktaş, 1983'te KKTC'nin kurucu cumhurbaşkanı oldu. 1990, 1995 ve 2000 yıllarındaki başkanlık seçimlerini kazanan Denktaş, 2005 seçimlerinde aday olmayarak siyasete veda etti.

Çok sayıda kitabı bulunan, aynı zamanda fotoğraf sanatçısı olan Denktaş, yaşamı boyunca birçok uluslararası ödüle layık görüldü.

Denktaş, 13 Ocak 2012'de organ yetmezliği teşhisiyle tedavi gördüğü hastanede 88 yaşında vefat etti.

Vefatının ardından naaşı, Türkiye ve KKTC'de ulusal yas ilan edilerek 17 Ocak 2012'de yapılan devlet töreninin ardından Lefkoşa'daki Cumhuriyet Parkı'na defnedildi.

Denktaş'ın vefatı dolayısıyla her yıl 13 Ocak'ta KKTC ve Türkiye'de anma törenleri düzenleniyor.