GEREKÇE NİKÂHIN SÜRESİ!
Kuran’da, zinaya ilişkin “Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, bir hayasızlıktır ve çok kötü bir yoldur” buyrulduğu aktarılan fetvada, “Bu sebeple zina büyük günahlardan olmakla beraber eşlerden birinin zina etmesi, bu fiili helal görmedikçe nikâhlarına zarar vermez” denildi. “Baldızıyla zina eden kişinin büyük günah işlemiş olduğu için mutlaka tövbe etmesi gerektiği” kaydedilen fetvada, nikâhın düşmeme gerekçesi olarak da “Baldızla yapılan zinanın nikâhı sona erdirmemesi, baldızla olan evlenme yasağının ebedi değil geçici olmasından kaynaklanmaktadır” ifadeleri kullanıldı. Söz konusu fetva, Diyanet tarafından internette de yayımlanan kitabın 4. baskısında ise yer almadı.
‘BÖYLE FETVA OLUR MU?’
Felsefeci ve ilahiyatçı Prof. Dr. Şahin Filiz, fetvaya tepki gösterdi. “Fetvaya konu olan tarzdaki olaylara dini kılıflar bulmanın ahlak dışı ve İslam’ın ruhuna aykırı olduğunu” vurgulayan Filiz, özellikle Türk kültüründe evlilik ile kurulan akrabalığın, kanla oluşan akrabalık gibi kutsal olduğuna dikkat çekti. Filiz, “Baldızıyla birlikte olan kişinin, kendi akrabasıyla birlikte olmuş gibi vebali ve suçu vardır. Bu durumu ensest ilişki olarak değerlendiriyorum. Dolayısıyla bu fetva, ensesti zımnen olumlamak demektir” diye konuştu. Konunun bir de aldatma boyutu olduğunu kaydeden Filiz, “Koyun can derdinde, kasap et derdinde. Ortada bir aldatma var. Diyanet, olayı nikâhın düşüp düşmemesi ile açıklıyor. Baldızla birlikte olmak sadece nikâh konusuyla açıklanamaz. Bu aynı zamanda kültür ve âdetlerle de ilgili. Aldatma, Medeni Kanun’da boşanma sebebidir. Zinanın baldızla ya da başkasıyla yapılması bu durumu değiştirmez. Dolayısıyla konu İslam dininin mantığına aykırı olduğu gibi Medeni Kanun’a da aykırıdır. Böyle fetva olur mu” ifadelerini kullandı.
Fetvada, “nikâh yasağının geçici olmasının gerekçe edildiğini” aktaran Filiz, “‘Eşinden boşandığında baldızıyla nikâh kıyabilir’ mantığı ile verilen ‘nikâh düşmez’ gibi bir fetva, geleceğe ilişkin bir ihtimale yönelik hüküm oluşturmak demek. Geleceğe dönük hükümler geçersizdir çünkü ne olacağını bilmiyoruz. Ayrıca, Türklerin din anlayışında akrabalıklar sadece kanla değil evlatlık alarak, evlenerek ya da süt kardeşliğiyle de kurulur. Boşansalar da iki aile arasındaki mahremiyet, akrabalık devam eder” dedi.