Arif Hasan Tahsin Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Şener Elcil, Kıbrıs sorununa dair çözüm girişimlerine yönelik önemli açıklamalarda bulundu.
Elcil, 1968 yılından bu yana devam eden görüşmelerin bir yenisinin, önümüzdeki günlerde Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri’nin daveti üzerine tarafların New York’ta bir yemekte bir araya gelmesiyle başlayacağını ifade etti.
Elcil, tarafların böylesi bir yemek için kilometrelerce uzağa davet edilmesi yerine görüşmelerin Kıbrıs’ta yapılmasının daha mantıklı olacağını vurguladı. BM Genel Sekreteri’nin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ı ve Türkiye’yi memnun etmek amacıyla bu daveti gerçekleştirdiğini belirtti. Tatar’ın yabancı ülkelerde yeterince ilgi görmemesi ve Türkiye’nin siyasi taleplerinin ön plana çıktığına dikkat çekildi.
Türkiye'nin, Kıbrıs sorununu zamana yayarak kolonici politikalarını sürdürdüğünü ifade eden Elcil, Türkiye'nin ekonomik ve siyasi olarak büyük zorluklar yaşadığını belirtti. Özelleştirme politikaları sonucunda Türkiye’de kamuya ait varlıkların yabancılara satıldığını ve ülkenin büyük bir borç yükü altında olduğunu vurguladı. Ayrıca, askeri operasyonlar nedeniyle Türkiye’nin ciddi ekonomik kayıplar yaşadığını, Türk lirasının değer kaybettiğini ve halkın yaşam şartlarının kötüleştiğini belirtti.
AB VE ABD’NİN ROLÜ: KIBRIS SORUNU ÜZERİNDEN TÜRKİYE İLE İLİŞKİLER
Elcil, özellikle Almanya başta olmak üzere Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin, Türkiye’yi yanlarında tutmak için Kıbrıs sorunu ve demokratikleşme karşılığında ilişkileri ilerletme niyetinde olduklarını söyledi. ABD ve AB ülkelerinin, Türkiye’yi kontrol altında tutmak amacıyla Kıbrıs müzakerelerine müdahil olduğunu ifade etti. Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Nicos Hristodulidis’in de geçtiğimiz hafta AKEL’in düzenlediği konferansta bu sürece ABD ve AB’nin dahil olduğunu açıkça dile getirdiği belirtildi.
Elcil’in açıklamalarında dikkat çeken bir diğer konu ise Kıbrıs Rum tarafının ABD, İngiltere ve AB ülkeleri ile imzaladığı güvenlik antlaşmaları oldu. Bu antlaşmaların, Rum tarafının NATO ile ilişkilerini güçlendirdiğini vurgulayan Elcil, Türkiye’nin bu gelişmelere sessiz kalmasının ve Yunanistan ile Türkiye arasında yakınlaşmanın dikkat çekici olduğunu söyledi. Hristodulidis’in uluslararası hukuka sığınmanın Kıbrıs sorununu çözmedeki en büyük hata olduğunu söylemesi ise, uluslararası dengelerin Kıbrıs sorununda yeni bir ayar yapılacağını işaret ediyor.
Elcil, dünya genelinde güçlü olanın hukukunun geçerli olduğu bir dönemde, Kıbrıs sorununun Kıbrıslıların değil, yabancıların stratejik ve ekonomik çıkarları doğrultusunda ele alındığını ifade etti. Hristodulidis’in İsrail ile güvenlik antlaşmaları yaparak “gücü güçle dengeleme” stratejisi izlediğini belirten Elcil, enerji güvenliğinin insan yaşamından daha önemli hale geldiği bir dönemde Kıbrıs sorununun bu bağlamda ele alındığını vurguladı.
Kıbrıs sorununun çözümü için yapılan her girişimde, Kıbrıslı Türklerin masada yeterince temsil edilmediğine dikkat çeken Elcil, Kıbrıslı Rumların her görüşme sonunda Türkiye’ye ödün verdiğini savundu. Yabancı aktörlerin Türkiye’yi memnun etmek adına Kıbrıs Cumhuriyeti’ni bölmeye yönelik politikalarına izin verilmemesi gerektiğini ifade eden Elcil, çözüm adına yapılan görüşmelerin Kıbrıslı toplumları daha da ayrıştırdığını ve umutları yok ettiğini belirtti.