KIBRIS

Elcil: "Kıbrıs'ın kuzeyi işgal edilmiş mi?"

Şener Elcil, Kıbrıs’ın kuzeyinde Türkiye tarafından kurulan siyasi rejimin bir "işgal rejimi" olup olmadığına dair önemli açıklamalarda bulundu. Elcil, işgal tartışmalarının özellikle siyasi partiler tarafından, oy kaygısıyla reddedildiğini ifade etti.

Bu reddin temel nedeninin ise işgal kavramının seçmen üzerindeki olumsuz etkileri olduğunu belirtti.

Elcil’in açıklamalarında öne çıkan noktalardan biri, seçmen sayıları üzerinden yaptığı değerlendirme oldu. 2023 yılı itibariyle, seçmen listelerinde 210 bin kayıtlı seçmen bulunurken, Kıbrıslı Türk seçmen sayısının yalnızca 103 bin civarında olduğu belirtildi. Bu durumun, kalan büyük bir kısmının Türkiye’den 1974 sonrasında getirilip vatandaşlık verilenlerden oluştuğunu gösterdiğini belirten Elcil, bu tabloyu siyasi partilerin oy kaygısıyla Türkiye’nin resmi politikalarına teslim olmalarıyla ilişkilendirdi.

ELCİL KIBRIS’IN KUZEYİNDEKİ DURUMUN ANALİZİNİ YAPTI

Elcil, Kıbrıs’ın kuzeyindeki durumun işgal olup olmadığını değerlendirirken aşağıdaki temel başlıkları öne çıkardı:

  1.  1959’da imzalanan Garanti ve İttifak Antlaşmaları ile Türkiye, Yunanistan ve İngiltere, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğünü koruma ve anayasal düzeni sağlama taahhüdünde bulunmuştur. Ancak Türkiye’nin, 1974'te Yunan Cuntası’nın askeri darbesini bahane ederek Kıbrıs’a müdahale etmesi ve adanın %37’sini kontrolü altına alması, bu taahhüdün ötesinde bir duruma işaret etmektedir.

  2. Türkiye, adanın kuzeyinde yaşayan 180 bin civarındaki Kıbrıslı Rum’u, güvenlik gerekçesiyle güneydeki bölgeye sürmüş ve güneyde yaşayan 45 bin Kıbrıslı Türk’ü kuzeye taşımıştır. Bu, iki toplum arasında etnik temelli bir ayrışmanın temelini oluşturmuştur.

  3. Elcil, Türkiye’nin, 1964'te Birleşmiş Milletler tarafından alınan 186 sayılı kararı kabul ederek Kıbrıs Cumhuriyeti'ni resmen tanıdığını ve bu kararın, Kıbrıslı Rumların Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tek başlarına sahiplenmesini sağladığını hatırlattı.

  4. 1974 sonrasında Kıbrıs’ın kuzeyine sistematik olarak Türkiye’den nüfus taşındığını belirten Elcil, bu nüfusa vatandaşlık verilerek Kıbrıslı Türklerin siyasi iradesinin gaspedildiğini söyledi. Aynı zamanda, yerleşim yerlerinin adlarının Türkçeleştirildiğini ve Kıbrıslı Türklere yasa zoruyla soyisim aldırıldığını ifade etti.

  5.  Kıbrıs Lirası’nın piyasadan kaldırılarak yerine Türk Lirası’nın getirilmesi ve Türkiye ile imzalanan protokollerle Türk Lirası’nın milli para birimi olarak kabul edilmesi, Kıbrıs’ın kuzeyini Türkiye’ye ekonomik olarak da bağımlı hale getirmiştir. Türkiye’nin, bölgedeki yerel bankalarla rekabet etmesi için Türk bankalarının da şube açmasının kolaylaştırıldığını söyledi.

  6.  Kıbrıs Türk eğitim sisteminin Türkiye’ye uyumlu hale getirildiğini ve 1986 yılında ilkokul süresinin 6 yıldan 5 yıla indirildiğini belirten Elcil, Türkiye’nin ayrıca polis, itfaiye ve güvenlik güçleri üzerinde idari kontrol sahibi olduğunu vurguladı.

  7. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Titina Loizidou davasında Türkiye’yi sorumlu tuttuğunu ve Kıbrıs’ın kuzeyini Türkiye’nin alt yönetimi olarak tanımladığını hatırlatan Elcil, uluslararası hukuk açısından da Kıbrıs’ın kuzeyinin Türkiye’nin kontrolü altında olduğu tespitini paylaştı.

Şener Elcil, tüm bu maddeleri sıralayarak, işgal kavramının sözlük anlamına atıfta bulundu: "İşgal, başkasının elinde bulunan bir toprağı, zorla ele geçirmek anlamına gelir." Elcil, bu tanım ışığında Kıbrıs’ın kuzeyindeki durumun bir işgal olup olmadığının takdirini kamuoyuna bıraktığını belirtti.