Erhürman’ın açıklaması şu şekilde:“Döviz yükselir, bu piyasaya zam olarak yansır. Döviz yükselir akaryakıt fiyatları artar, bu da piyasaya zam olarak yansır. Döviz yükselir, akaryakıt fiyatları artar, bu elektriğe zam olarak yansır, elektrik zammı piyasada daha da fazla zam etkisi yapar. Bu arada tabii ki hayat pahalılığı artar, bu asgari ücrete artış olarak yansır, personel giderleri artar, bu da piyasaya zam olarak yansır.Bunların toplamının sonucu bu ülkede alım gücünün düşmesidir. Başka bir ülkede yaşasak belki alım gücünün düşmesi (kimse çok fazla bir şey alamayacağından) fiyatların da bir nebze aşağıya doğru seyir izlemesi sonucunu doğurabilir.Ama bu ülkede bütün bunlardan çok da fazla etkilenmeyen yabancılardan kaynaklanan bir talep var. Konutta da, kirada da, arabada da, hatta markette, benzin istasyonunda, berberde, kuaförde, diş hekiminde de, vb.Dolayısıyla KKTC vatandaşlarının alım gücünün düşmesi piyasada, en azından pek çok sektörde fiyatların düşmesi sonucunu doğurmaz.O nedenle toplam sonuç yalnızca yoksullaşma değil, piyasanın gözünde bir tür yoklaşma, hesaba katılmama, dikkate alınmamadır da!Bu denklem bizi mülksüzleşmeye, hayat kalitemizin düşmesine, çocuklarımızın göç yollarına gözlerini dikmesine, yoksullaşmaya, yoklaşmaya götürüyor.O nedenle mesele bir varoluş meselesi artık. Nüfus başta olmak üzere her alanda ciddi planlamadan, üreticilerimizi planlı bir şekilde desteklemekten, insanlarımızın alım gücünü planlı bir şekilde koruyacak tedbirleri almaktan, siyasette, yönetimde, ekonomide, maliyede yapısal tedbirleri hayata geçirmekten başka çaremiz yok.Ülkeyi yönettiğini iddia edenlerde ise tüm bunlara dair gaile yok. Kimin bakan, başbakan, vs. olacağı meselesi dışında bir gündem yok!Kıbrıs Türk halkı var oluşumuzu tehdit eden bu döngüyü kırmaya, kendi ayakları üzerinde duran bir yapıyı yaratmaya ehildir ve bunu yapacaktır. Kimse bizi bu yaşadıklarımızın kader olduğuna ikna edemez...”