Ersen: Olayın tek sorumlusu hemşireler gibi gösterilip hedef tahtasına oturtuluyor
Yazılı açıklama yapan Ersen, ülkede yaşanan olayların artık toplumsal birliği tehlikeye attığını vurgulayarak, sağlık sektöründe akıl almaz gelişmeler yaşanırken, hemşirelerin olayın tek sorumlusu ve suçları ispatlanmış gibi açık isimleriyle hedef gösterilmesinin ve asıl sorumlular olan üst düzey yöneticilerin korunmasının kabul edilemez olduğunu belirtti.
Yargılanan hemşirelerin aynı zamanda yılların tecrübesine sahip, sayısız hayat kurtarmış sağlık çalışanları olduğunun unutulmaması gerektiğine işaret eden Ersen, henüz yargılanma dahi başlanmadan suçlanmalarının insan haklarına ve masumiyet karinesine aykırı olduğunu ve aynı zamanda da aileleri ve çocuklarının da zorbalığa maruz bırakıldığını kaydetti.
“Sağlıktaki sıkıntılara neden hep birlikte sesimizi yükseltmiyoruz?”
Kıbrıs Türk toplumuna, çok sancılı geçen pandemi dönemini hatırlama çağrısı da yapan Ersen, o dönemde tüm toplumun sağlık sistemine ve sağlık çalışanlarına nasıl ihtiyaç duyduğunu, o günlerde topluma güven verenin sadece sağlık çalışanları, kaygı yaratanın ise siyasi sorumluluğu da olan yöneticiler olduğunu hatırlattı.
Ersen, “Bir düşünelim; Yenidoğan yoğun bakım ünitesi, özel sağlık hizmetlerine ulaşabilen, ulaşamayan herkes için bir gereklilik değil mi? Orada çalışan doktorlar ve hemşireler, sadece iki hafta önce personel yetersizliği nedeniyle isyan ettiler ancak yöneticiler tarafından susturularak aynı şartlarda çalışmaya mahkûm edildiler. Bütün bunlar yaşanırken, neden hep birlikte sesimizi yükseltmiyoruz?” diye sordu.
“Olası sorumlu herkes görevden uzaklaştırılmalıydı”
“O alkolün o su şişesinde ne işi var? Bu ne biçim standart dışı bir yönetimdir?” sorularının sorulması gerektiğini söyleyen Ersen, bu olayda hemşiresinden doktoruna, başhekiminden müdürüne, bakandan başbakana kadar herkesin sorumlu olduğu ortadayken neden sadece beş hemşirenin meslekten uzaklaştırılması ve yargılanmasının gündeme geldiğini sorguladı.
Ersen, “Adil bir yargılama için gerekli gizlilik ve soruşturma neden sağlanmadı, neden olası tüm sorumlular görevden uzaklaştırılmadı? Sağlık sisteminde karşı karşıya kaldığımız denetimsizlik, kontrolsüzlük ve kuralsız uygulamalar bu olayla birlikte yüzümüze acı bir tokat gibi çarptı” ifadelerini kullandı.
“Bizi susturmaya, sesimizi kısmaya çalışan bu düzene isyan etme zamanı bugün değilse ne zaman?”
Hemşirelere ve sağlık çalışanlarına karşı bir linç kampanyası yürütüldüğüne işaret eden Ersen, buna ortaklık edenlere şu soruları soru; “Bugün prematüre bir bebek dünyaya getirseniz, nereye gideceksiniz? Hiç düşündün mü?”
Ersen, “Başta bir anne olarak beni en çok yaralayan, çocuğunun değil hastalandığını öldüğünü bile bilmeden hâlâ hastaneye süt gönderen bir anne ile götüren bir babanın yaşadığı dramdır” dedi.
“Siz, çocuğunuzun başına bir şey geldiğinde haberdar olmak istemez miydiniz?” diye soran Ersen, işte bunun bir yönetim krizi ve sorumluların sorumlulukları gizleme hamlesi olduğunu söyleyerek, “Çocuğunuzun hastalandığını bilip onun için çabalamak ve son bir kez sarılmak hakkınızın bir makam uğruna elinizden alınmasını ister miydiniz? Ben istemem! Eğer istemiyorsak susmayalım! Bizi susturmaya, sesimizi kısmaya çalışan bu düzene isyan etme zamanı bugün değilse ne zaman?” diye sordu.
“Şimdi, bebekler ölürken susacak mıyız?”
“Yeterli hemşire yok! Yeterli doktor yok! Yeterli öğretmen yok! Yeterli hâkim yok!” diyen Ersen, bu meslek gruplarının hepsinin toplum için hayati olduğunu hatırlattı.
Ersen, “Bu insanların birçoğu hak ettikleri ücretten daha düşük ücretle çalışarak geçim mücadelesi veriyorlar ve hayatımıza dokunuyorlar. Halbuki bu insanlar daha mutlu olmalılar ki işlerinde daha adil, daha vicdanlı, daha verimli, daha dikkatli ve enerjik olabilsinler. Bu da ancak adil, vicdanlı ve enerjik bir yönetimle mümkün olur! Şimdi, bebekler ölürken susacak mıyız?” diye sordu.