Gündem Kıbrıs Genel Yayın Yönetmeni Çiğdem Aydın, bugünkü köşe yazısında
Halil Falyalı ve şoförü
Murat Demirtaş'ın öldürüldüğü suikast davasını ele alarak
İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi'ne ulaşmayan delil ve belgeleri sorguladı.
İşte o köşe yazısı;
"Bundan 10 ay önce KKTC’de tarihimizde görülmemiş bir suikast planlanarak hayata geçirildi.
Bu suikast sonucu ülkemizin önde gelen İş adamlarından Halil Falyalı ve şoförü Murat Demirtaş evlerine az bir mesafe kala adeta katledildi. Sonrasını zaten hepiniz biliyorsunuz tekrar tekrar yazıp kimseyi daha fazla üzmek istemem. Lakin bilmediklerinizi yazmak ve söylemek kamu görevi yapan bir basın mensubu olarak önce mesleki sonra ise insani açıdan önemli.
Falyalı suikast davasını takip edenler bilecektir. Hem KKTC’de hem de Türkiye’de eş zamanlı yürütülen bir soruşturma, yargılama süreci vardır. Her iki süreci de yakından ve bizzat takip eden basın mensupları arasındayım. Süreci takip edenler iyi bileceklerdir ki, tüm kesimler adalet beklentisi içerisindedir. Buraya kadar hepinizin az çok davayla ilgili bilgisi var, bilmediğiniz şey ise İstanbul 36. Ağır Ceza salonunda yaşananlar.
*
O ortamda duygularınızı veya kişisel kanaatinizi bir kenara bırakmak zorundasınız. Adaletin yerini bulabilmesi, yargı sürecinin sağlıklı işletilebilmesi için DELİL, BİLGİ, RESMİ MAKAMLARDAN BİLİRKİŞİ RAPORLARI en önemli hususlardır. Yargı delillere, bulgulara göre çalışır ve bu bacak eksik olursa zincirin en önemli halkası olmaz. Bu davada da zincirin en önemli halkaları KKTC kolluk kuvvetlerinin elindedir. Ne yazık ki suç örgütü kurmak, yönetmek, organize suç işlemek, planlayarak kasti bir şekilde adam öldürmek suçlarından yargılananların olduğu İstanbul 36. Ağır Ceza mahkemesinin huzuruna istenilen bilgiler ulaşmamıştır.
Mahkeme salonunda davayı dinliyorum. Tutuklu bulunan
Mustafa Söylemez, Mehmet Faysal Söylemez, Ender Yıldız, Cengiz Şener, Abdürrahim Çelik ve
Metin Süs’ün avukatları ağız birliği yapmış KKTC Devletini, makamlarını, kolluk kuvvetlerini aleni bir şekilde suçluyor ve kimse bir şey yapamıyor, iddia makamı savunmasını suçlamalara karşı somut şekilde yürütemiyor. Peki neden?
*
Çünkü Mahkeme başkanı açıkça, Ceza İşleri Genel Müdürlüğü yazısının gönderildiği, UYAP sistemi üzerinden dosyanın taranarak ve fiziken gönderilmesinin 23/11/2022 tarih, 2022/27268 sayılı yazı ile istendiği, Tanıklar ve müştekiler için Kıbrıs Adli Makamlarına yazılan istinabeye ve akıbetinin sorulmasına ilişkin müzekkereye cevap verilmediğini, bir önceki celsenin 8 nolu ara kararı uyarınca Kıbrıs'taki olay ile ilgili tüm soruşturma ve kovuşturma evraklarının onaylı birer suretinin istenilmesine ilişkin müzekkereye de cevap verilmediğini açıkça ifade ediyor.
*
Şimdi soralım İddia makamı iddialarını kanıtlamakla mükelleftir ki, adalet istemi sağlıklı bir şekilde yürütülebilsin. Peki iddia makamı Kıbrıs’ta işlenen bir suçu delil ve belgeler KKTC makamlarında durduğu sürece nasıl kanıtlayacak?
Soru 2- Mahkeme başkanının bahsettiği KKTC makamları neden resmi yazıya ve müzekkereye cevap dahi VERMEMİŞTİR?
Soru 3- Böylesine büyük ve önemli bir hukuk mücadelesinde KKTC Polis Teşkilatını zan altında bırakmak isteyenlere karşı neden derin bir sessizlik var?
Soru 4- İddia makamının elini zayıflatmak isteyen bir takım güç odakları mı devrede?
İki ülke arasında imzalanan suçların önlenmesi ve suçluların iadesi kapsamındaki devletlerarası anlaşmalardan bahsetmiyorum bile. Şimdi son soru ile noktalayalım. Türkiye’de tutuklu bulunan bu katil zanlıları KKTC makamları delil ve bilgileri 36. Ağır Ceza Mahkemesine ulaştırmadığı ve resmi yazılara cevap vermediği için mahkeme delil yetersizliğinden serbest bırakılmaları kararı verirse, KKTC’de tutuklu yargılananların davaları nasıl etkilenir? Peki ya adalet adil çalıştırılmış olur mu?"