30 metre derinlikteki okyanus sularında mahsur kaldı! Sağ kurtulmayı nasıl başardı?

Üstel'den Bakü'de ilk açıklamalar! Üstel'den Bakü'de ilk açıklamalar!
Jascon-4 isimli römorkör teknenin aşçısı Harrison Okene için 26 Mayıs 2013 günü çok sıradan başlamıştı. Ama öyle devam etmedi. Çok kuvvetli bir dalganın çarpmasıyla tekne alabora oldu ve 30 metre derinlikte battı. Okene 3 gün boyunca Atlas Okyanusu'nun buz gibi sularında teknede mahsur kaldı ama nihayetinde kararlılığı ve atılganlığı sayesinde sağ salim çıkmayı başardı. İşte Okene'nin film gibi hayatta kalma hikâyesi... Harrison Okene felakete en olmayacak yerde yakalandı: Tuvalette... Çalıştığı Jascon-4 isimli römorkör teknenin tuvaletine girmişti Okene. Tam o sırada gelecek deli bir dalganın tekneyi alabora edeceğini tahmin bile edemezdi. Ama olmaz denen şey oldu ve tekne ters döndü. Okene kendini bir anda yerde buldu. Klozet kafasının üzerinde asılı duruyordu. Dışarı çıkmak için kapıyı açmaya çalışırken klozet yerinden kopup Okene'nin kafasına düştü. Birkaç saniye sonra elektrikler kesildi ve ortalık kapkaranlık oldu. Okene'nin ışıklar sönmeden önce gördüğü son şey, kafasından akan kandı. Ortalık karardıktan sonra tuvalete su dolmaya başladı. Yaşadıklarını The Guardian'a anlatan Okene, "Fazla zaman geçmedi, bir ya da iki dakika" dedi. Ardından teknenin denizin tabanına çarptığını hissetti. Suyun 30 metre derinine inen römorkör dibe oturmuştu. OLDUKÇA SIRADAN BİR GÜNDÜ Biz "felaket" dedik ama Okene, 26 Mayıs 2013 günü meydana gelen bu kaza ve sonrasında yaşadığı sıra dışı günler için "felaket" kelimesini kullanmıyor, onun yerine "olay" diyor. Okene'nin tabiriyle olayın yaşandığı gün her şey oldukça sıradandı. O sırada 29 yaşında olan Okene, Nijerya kıyılarının 20 mil açığındaki bir petrol tankerine eşlik eden römorkörde aşçı olarak çalışıyordu. O günlerde hava oldukça fırtınalı, deniz de oldukça kabarıktı. Römorkörün görevi, tankerin rotasında kalmasına yardımcı olmaktı. Okene, her sabah olduğu gibi o sabah da ilk iş üzerini bile giymeden kahvaltı hazırlığı için elektrikli ocakları açmak üzere teknenin mutfak kısmına gitmişti. Tuvalete giderken üç gün sonra çıkacağı iznin hayalini kuruyordu. O anda dalga Okene'yi tuvalette yakaladı ve tekne alabora oldu. Bir anda tuvalet kabinin içi suyla dolmaya başlamıştı. Kapıyı açmaya çalışan Okene, paniğe kapıldığını hissediyordu. Nihayet karanlık sulara çıktığında, sağını solunu şaşırmış haldeydi. Teknenin pervaneleri yukarda, dümen odası ise aşağıdaydı. Sancak ve iskele terimleri de pek bir şey ifade etmiyordu. Su geçirmez çıkış kapağına doğru olan koridorda Okene, iki ya da üç arkadaşıyla karşılaştı. Teknenin içindeki su seviyesi yükselirken, hep birlikte bu kapağı açmak için çalışmaya başladılar. Ancak Okene'nin bekleyecek sabrı yoktu. Bütün iç güdülerinin aksine çıkışa arkasını dönen Okene, teknenin iç kısmına doğru yüzmeye başladı. NEFES ALABİLECEĞİ BİR BOŞLUK BULDU Okene'nin hayatta kalma hikâyesinde, şansı ve inancı önemli rol oynadı. Ancak hızlı karar vermesinin ve atılganlığının etkisi de azımsanamayacak kadar büyüktü. Kapalı çıkıştan uzaklaşan Okene, akıntının etkisiyle kendini başka bir tuvalette buldu. Bu tuvalet, ikinci makinistin kamarasına bitişikti. Suyun gücüyle kapı Okene'nin arkasından kapandı. İçeride su seviyesi yükseldi ama kabin tamamen dolmadı. Jascon-4'un mürettebatı, korsan tehdidi nedeniyle tüm kamaraların kapılarını kapalı tutuyordu. Bu da kamaraları kapalı birer kutu haline getiriyordu. Okene, "Teknenin içindeki hava tamamen dışarı çıkmamıştı. Bir kısmı içeride hapsolmuştu" sözleriyle özetledi bu durumu. Tuvaletin kapısı arkasından kapanan Okene, lavabonun altına tutunup kafasını tavanla (daha doğrusu zeminle) su yüzeyi arasındaki boşlukta nefes alabileceği bir konuma yerleştirdi. Dışarıdan arkadaşlarının bağırışlarını duyuyordu. Okene'nin dediğine göre, yardım istiyor ve ağlıyorlardı. KENDİNİ SAKİNLEŞTİRMEK İÇİN ÇABALIYORDU O noktada Okene halen su geçirmez çıkış kapağının, özgürlüğe giden en iyi yol olduğuna inanıyordu. Bu amaçla tuvaletin kapısını açmak isterken kapının kolunu kırdı. Okene, "Ama kendi kendime, 'Panik yapmak yerine bir çıkış yolu düşünmelisin' dedim" diye anlattı o dakikaları. O andan sonra da kendini soğukkanlı olmak için sürekli telkin etti. Dediğine göre, Okene her zaman pratik bir insan olmuştu. 13 kardeşin en küçüklerinden biriydi ve çocukken annesinin en büyük yardımcısıydı. Annesinin yaşadıkları yer olan Warri'de pazarda satacağı sebzeleri hep Okene taşırdı. İçinde bulunduğu koşullarda pratik bir insan olmak kendini "durumun hâkimi" olduğuna ikna etmekten geçiyordu. Tuvalette bir havalandırma deliği olduğunu fark eden Okene, deliğin önündeki ızgarayı kırıp çeliğin bir parçasını kapıyı zorlayıp açmak ve dışarı çıkmak için kullandı. Bu esnada bağıran arkadaşlarının sesleri birer birer kesiliyordu. "Onları artık duyamıyordum" diyen Okene, arkadaşlarının kurtulduğunu varsayıyordu. AZ DAHA KARANLIKTA KAYBOLUYORDU Kapıyı açıp ikinci makinistin kamarasına girmeyi başaran Okene'nin dikkatini iki can yeleği çekti. Can yeleklerinin üzerinde birer tane meşale vardı. Meşalelerin birini dişlerinin arasına sıkıştıran Okene, diğerini de şortunun cebine koydu. İkinci makinistin kamarasının önündeki koridorlar tamamen suyla doluydu ve Okene'nin nefes almasına müsait bir hava boşluğu içermiyordu. Nefesinin çıkış kapağını açmaya yetmeyeceğini gören Okene tuvalete geri döndü. Sonraki dakikalarda ve saatlerde aynı şeyi defalarca tekrarladı. Tuvaletteki hava boşluğunda derin bir nefes alıp çıkışa gidiyor, kapağı açmaya çalışıyor, sonra yeniden nefes almak için tuvalete dönüyordu. İlk seferinde ikinci makinistin tuvaletini kaçırma tehlikesi atlatmıştı çünkü koridorda birçok kapı vardı; makine dairesi, soğutucu, yemekhane hep aynı koridordaydı. Okene, "Herhangi bir odada sıkışıp kalmak, kaybolmak demekti. Ortalık zifiri karanlıktı ve kafam karışmıştı. Hızlı hareket etmediğiniz takdirde hayatınızı kaybedebilirdiniz" dedi. (Sonraki günlerde arkadaşlarından birinin yemekhaneye girip boğulduğunu öğrenecekti.) BİRAZ KONSERVE BALIK, BİR KUTU DA KOLA Okene'nin bir kez daha pratik davranması gerekiyordu. Çantaları karıştırıp bir sardalye konservesi, bir kutu kola ve birkaç işçi tulumu buldu. Bu tulumları şeritler halinde yırtıp birbirine bağlayarak bir halat elde etti. Halatın bir ucunu tuvaletin kapısına bağladı. Böylece su geçirmez kapakla uğraşmaktan yorulup geri dönerken yolunu kaybetme tehlikesi yaşamayacaktı. Su çok soğuktu. Bu nedenle Okene tavanın tahtalarını söküp birbirine bağlayarak küçük bir sal yaptı kendine. Bu sayede o küçük hava boşluğunun içinde oturup bir türlü açılmayan kapağı açıp batıktan çıkmanın yollarını planlayabilecekti. Bulunduğu yerde hiç ışık ve ses yoktu. Bu ortamda kendini bir paralel evrene geçmiş gibi hissediyordu Okene. Tek hissettiği zamanın geçmekte olduğuydu. Bir de ara sıra 30 metre yukarısında, okyanusun yüzeyinde ilerlemekte olan gemilerin homurtularını duyuyordu. En sonunda Okene o hava boşluğunu terk etmemesi gerektiğini idrak etti. Su geçirmez kapağı açmak imkânsız görünüyordu. Okene, "Kafamı bu fikirden uzaklaştırmak zorundaydım. 'Durduğum yerde durayım' diye düşündüm" dedi. Okene ve kurtarma ekibi...   "SİZİ HIZLA ÖLDÜREBİLECEK BİR ŞEY VARSA O DA KORKUDUR" Tuvaletle kapak arasında gidip gelirken çok fazla tuzlu su yutmuştu. Boğazı zonkluyor, dilinin derisi soyuluyordu. Hayatta kalmak için bulduğu sardalyeleri yiyip kolayı içti Okene. O esnada kendisi de kerevitlere yem oluyordu. Bu kabuklu deniz canlılarının bacaklarını gövdesini ve kollarını ısırdığını, yeni yaralar açtığını hissediyordu. Bu arada su seviyesi de devamlı yükseliyordu. Okene annesini ve eşini düşündü. "Nasıl hissediyor? Dünya ona nasıl muamele edecek?" diye düşünüyordu. Sahip olduğu tek şey düşünceleri ve gözlerinin önünden bir Film şeridi gibi geçen anılardı. Kendi kendine dua edip, kilisede öğrendiği şarkıları söylüyordu. Okene, "Önümdeki korkuyu öldürmeye çalıştım. Çünkü sizi hızla öldürebilecek bir şey varsa o da korkudur. Sizi etkisi altına alan panik, sizi gerçek ölüm gelmeden önce öldürür. Çünkü paniklemeye başladığınızda haddinden fazla oksijen tüketirsiniz" dedi. Daha yakından gelen bir ses, sessizliği deldiğinde, Okene bunun bir dalgıca ait olduğunu bilmiyordu. Dalgıç, o civarda seyreden diğer gemileri uyarmak için batığın olduğu yere bir şamandıra yerleştirmek için gelmişti. Okene tuvaletin duvarına vurup ses çıkararak yakınındaki o kişiye dışarıda olduğunun işaretini vermeye çalıştı. DALGIÇ BİR CESET BULDUĞUNU SANMIŞTI Okene, karanlığın içinde parıldayan bir şey, bir ışık balonu, gördüğünde kaç gündür ya da saattir suyun altında olduğunu bilmiyordu. Salından inip ışık kaynağına doğru yüzdü ama hedefine ulaşamadı. Geri dönüp akciğerlerini boşlukta kalan az miktarda oksijenle doldurdu ve yeniden ışığı aramaya çıktı. Bu kez başardı. Uzun bir kabloya bağlı halde yüzmekte olan dalgıcı gördü. Dalgıçın kaskındaki kameranın çektiği görüntülerde, adamın, Okene'nin elini fark ettiği anlar görülebiliyor. Dalgıç yüzeydeki kurtarma operatörlerine bir ceset daha bulduğunu söylüyor. Ardından Okene'nin dalgıcın elini sımsıkı kavramasıyla, bunun bir ceset değil binbir güçlükle hayata tutunmuş bir adam olduğu anlaşılıyor. Hayatta olduğu anlaşılan Okene, önce bir dalgıç çanına ardında da bir rekompresyon odasına götürüldü ve üç gün boyunca burada gözetim altında tutuldu. (Aksi takdirde vurgun yiyip hayatını kaybedebilirdi.) Kurtarma ekibi kendisine "Neredeyse üç gündür suyun altındaydın" dediğinde kulaklarına inanamadı. Gündüzün gece olduğunu kesinlikle hissetmemişti. Daha da inanılmaz olan Okene'nin hayati değerlerinin normal çıkmasıydı. "Her şey normaldi. Ateşim, tansiyonum. Kendi kendime 'Bu hiç normal değil' diye düşündüm" ifadelerini kullandı Okene. DENİZ KENARINDA TATİL YAPIP STRES ATTI Rekompresyon odasından çıkınca, hastaneye gitme tavsiyelerini kulak ardı eden Okene, evine gitmek için sabırsızlanıyordu. Ancak sonraki birkaç hafta kapısının önünde kamp kuran gazeteciler ve karanlık rüyaları nedeniyle rahat edemedi. Rüyasında sürekli yatağın suya battığını görüyor, karısını kucaklayıp kapıyı açarak dışarı çıkmaya çalışıyordu. Okene ve ailesi yaşadıkları zor günleri atlatmak için Gambiya'da tatil yapmaya karar verdi. Günlerce su altında mahsur kalmış bir adam için deniz kıyısında bir otelde tatil yapmak pek mantıklı görünmese de Okene için okyanus her zaman huzurlu bir yer olmuştu. Otelin havuzunda ve denizde bol bol yüzdüğünü belirten Okene, "Nijerya'ya döndüğümde iyiydim" diye konuştu. Ancak birçok açıdan asıl zor günler şimdi başlıyordu. Okene dünyadaki yerini, hayatını sorguluyordu. Bir psikologdan yardım istemiş ancak aradığı cevapları bulamamıştı. Kendini boşlukta hissediyordu. ARACIYLA KÖPRÜDEN UÇTU, ARKADAŞININ HAYATINI KURTARDI Yaşadığı bir başka kaza Okene'nin hayatındaki ikinci dönüm noktası oldu. Jascon-4 battıktan 1 yıl sonra, Okene bir arkadaşıyla birlikte işe gidiyordu. Bindikleri araç Port Harcourt şehrinde köprüden uçtu ve sulara gömüldü. Okene, "Gözlerimi açtığımda dört tekerleği havada gördüm" dedi. Yüzerek araçtan çıkmayı başaran Okene, arkadaşının halen yolcu koltuğunda oturduğunu fark edince, onu çıkarmak için yeniden suya daldı. İki arkadaş da kazayı yara almadan atlatmıştı. Bu nedenle en yakındaki polis karakoluna gidip kazayı bildirdiler ve aracın sudan çıkarılması için talepte bulundular. Okene, "Arabayı çıkarmak için yeniden suya girip halatı bağlamam gerekiyordu. Ondan sonra kendi kendime, 'Neden korkuyorsun? Nasıl korkuyor olabilirsin? Bu kadar şey gördün, bunu atlattıysan hiçbir şeyden korkmaman gerek' dedim" ifadelerini kullandı. DEPRESYONUNU DALGIÇLIK EĞİTİMİYLE AŞTI Okene, dalgıçlık eğitimi almak istiyordu ama sağlığı konusunda endişelenen ağabeyi bu fikre karşı çıkmıştı. 2015 yılında eşinden ayrılan Okene için bu da önemli bir dönüm noktası oldu. "Yalnızdım. Çocuğum yoktu, eşim yoktu. İyi bir işim yoktu. Çok mutsuzdum. Köpeğimle yalnız kalmıştım. Depresyondaydım ama kimse bilmiyordu" diye anlattı o günleri Okene. Su altında geçirdiği üç gün bile Okene için bu kadar korkutucu değildi. Harekete geçmediği takdirde öleceğini hissediyordu. "Oturup, 'Ben bir daha okyanusa adım atmayacağım' demiş olsam bugün burada olmazdım" diyen Okene, üç aylık bir dalış kursuna yazılmaya karar verdi. Ağabeyinin itirazını önlemek için de kursu bitirene kadar kimseye bir şey söylemedi. Okene, "Hayatım boyunca birçok korkuyla yüzleştim ve bununla da kesin bir biçimde yüzleşmeye karar verdim. Böyle bir korkum olması gerektiğini biliyorum ama sudan korkmaya ihtiyaç duymuyorum. Çünkü korkumu sahiplenmeye ve güçlü olmaya ihtiyacım var. Mutluluğumuz, neşemiz geleceğimiz; bunlar hep bizim elimizde. Düşünce şeklimi yeniden programlamak zorundaydım. Zihnimi dengeledim" ifadelerini kullandı. "PARAM OLURSA OKYANUS KIYISINDA BİR EV ALACAĞIM" Aradan sekiz yıl geçti. Bugün 39 yaşında olan Okene dalgıç olarak çalışıyor. Petrol ve gaz tesislerinin montajı, inşaatı ve tamiriyle uğraşıyor ve 50 metre derine dalabiliyor. Özel hayatında da mutluluğu yeniden yakalayan Okene üç çocuk babası. Su altındaki deneyiminin ve hayatta kalmanın kendisini birçok açıdan değiştirdiğini söyleyen Okene, "Düşünme şeklim, hayata bakışım, hepsi değişti. Hatta hayatım iyileşti" dedi. Tanrı'yı yanında hissettiğini de sözlerine ekleyen Okene, "Kendimi hep çok rahat hissediyorum. Kimseyi kırmamaya, hayata güvenmeye çalışıyorum. Çünkü insanlar ölüme yaklaştıklarında hepimizin bir olduğunu anlarlar. Anlam dokunduğunuz hayatlardan gelir" ifadelerini kullandı. Halihazırda oturduğu evin bir göl kenarında olduğunu da ifade eden Okene, "Ama tam olarak istediğim yerde değilim. Param olursa okyanus kıyısında bir ev alacağım" diye konuştu.