Bursa'da cuma namazı sonrası boşandığı için lokma döktürdü Bursa'da cuma namazı sonrası boşandığı için lokma döktürdü
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Millet İttifakı’nın adayı olan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na, istifasını sunması ve 2010’dan bu yana yürüttüğü parti liderliği için ‘değişim kapısını’ açması yönündeki baskılar arttı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu partideki ‘değişim’ rüzgarını savunanlar, özellikle son seçimlerden sonra Kılıçdaroğlu’nun parti liderliğini bırakması konusunda ısrar ediyor.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, partide değişim çağrısı yapan hareketin başında yer alıyor. İmamoğlu, cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçim sonuçlarının açıklanmasının hemen ardından, değişim ihtiyacından bahseden ilk isimlerden biri oldu. İmamoğlu, dün Haliç Su Sporları Merkezi açılışında yaptığı konuşmada şunları söyledi; "Ben idealleri ile yaşayan bir insanım. İdeallerimin vücut bulduğu siyasi partinin de adım atmasını asla vazgeçmeden istemeye devam edeceğim. Değişim şarttır. Değişim usulleriyle, sisteme toplumu katışıyla, bir takım hatalardan geri dönmekle mümkün olabilir." İmamoğlu Cuma akşamı yaptığı bir açıklamada ise şunları söylemişti; "Değişim çağrısı gayet güzel bir çağrı. Değişmeyen tek şey değişimdir. Bu değişim olacak zaten, bugün olmazsa yarın, yarın olmazsa öbür gün. Belediye başkanları seçildikleri beldeye hizmet etmek zorundalar. Birinci öncelikleri budur. Çünkü halk onları kendilerine hizmet etsin diye seçti. Benim bunu dillendirmem kadar doğal ne olabilir?" İmamoğlu dünkü etkinlikte basın mensuplarının sorduğu ‘CHP genel başkanlığına aday mısınız?’ sorusuna ise şu yanıtı verdi; “Benim aday olduğum tek şey var, ülkemizde aynen İstanbul’da olduğu gibi bir değişim.” Gazeteci ve yazar Murat Yetkin, kaleme aldığı ‘Kılıçdaroğlu’na vurmanın dayanılmaz konforu’ yazısında Kılıçdaroğlu’nun maruz kaldığı istifa baskıları ve İmamoğlu’nun değişim söylemlerini değerlendirdi. Yetkin söz konusu yazısında şu ifadeleri kullandı; "Emin olun, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ola ki 28 Mayıs seçimlerini yitirseydi, bugün onu neredeyse Mehdi mertebesine çıkaran siyasetçilerin, yorumcuların bir kısmı “Biz demiştik” diye ona hücuma başlayacaklardı. Yine emin olun ki öyle bir durumda, bugün CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na “Düşene bir tekme de benden” hıncıyla vuranların bir kısmı onu “İkinci Kemal” manşetleriyle bir laik aziz mertebesinde göklere çıkaracaktı. Muhalefet seçimi kazansaydı, başarıda en büyük pay Kılıçdaroğlu’nun olacaktı; yitirmesindeki en büyük hata payının Kılıçdaroğlu’na biçilmesi, siyasetin doğasında var." Yetkin yazısında ayrıca, “Kılıçdaroğlu’nun aynı siyaseti, aynı kişilerle tekrarlayıp farklı sonuçlar beklemesi olanaksız görünüyor” diye ekledi. Erdoğan’ın siyaset kurgusu Gazeteci Sedat Bozkurt ise, ‘Kısa Dalga’ sitesinde kaleme aldığı “Erdoğan’ın ‘İnce’ siyaseti” başlıklı yazısında şu ifadeleri kullandı; "Erdoğan 2 hamle ile partisinde çok ciddi bir tasfiye yaptı. Bunu çok ince yaptığını söylemek lazım. Aralarında sıkıntı olduğu bilinen Süleyman Soylu ile Hulusi Akar’ı bakanlıktan uzaklaştırmak için bakanların ikisi hariç hepsini TBMM’ye taşıdı ve orada bıraktı. Mevlüt Çavuşoğlu ile çalışmak istiyordu, ama bu nedenle istisna yaratmamalıydı. Muhtemelen Çavuşoğlu Antalya’dan belediye başkan adayı olacak." Bu yönteme muhatap olan Soylu ve Akar’ın hayli kızgın olduğunu iddia eden Bozkurt yazısına şöyle devam etti; "Akar’ın bu kızgın hali devir teslim töreninde de görüntülere yansıdı. Akar kızgınlığını tepki haline getirecek ve TBMM’de hiçbir görevi kabul etmeyecek. TBMM çalışmalarına da çok katılmayı, grup toplantılarına bile gelmeyi düşünmüyor. Çünkü meseleyi anladı, bu tasfiyeydi. Soylu politik profili daha yüksek bir isim. Daha politik davranacaktır. TBMM’de olmasa bile belediye başkan adaylığı beklentisi muhtemelen vardır. Gösterilir mi? Bu biraz muallak ve ihtiyaca bağlı Erdoğan siyasetinin bu gibi kararları." Bozkurt yazısında Binali Yıldırım’a da değinerek şunları yazdı; "Hakan Fidan bakan oldu. Başbakan olduğu zaman 15 Temmuz’da yaşadığı sıkıntı nedeniyle onu MİT Müsteşarlığı görevinden almak isteyen Binali Yıldırım parti tüzüğündeki 3 dönem kuralı, kendisinin yoğun talebine karşın esnetilmedi ve aday gösterilmedi, cumhurbaşkanlığı yardımcılığı görevine de getirilmedi, beklentisi olmasına karşın. Buna çok bozuldu. Politik hamleleri anlayacak deneyime sahip olduğu için uzun zamandır uygulamada olan tasfiyenin yeni bir aşamasında olduğunu hemen anladı. Onunla birlikte pek çok önemli isim de tasfiye planının içindeydi."
Editör: TE Bilisim