Gazeteci Serhat İncirli'nin Yenidüzen'de "Tek çaremiz
federal çözüm" başlığıyla yayınlanan bugünkü yazısında,
Kıbrıs'ta çözüm istemeyenleri "Uluslararası hukuk içerisine girmekten kaçıyorlar" olarak nitelendirdi.
İncirli'nin bugünkü yazısı:
"Çok fazla düşünüp de sonuca ulaşmaya gerek yok; bakınca görebiliyorsunuz ama yine de konuyu çok ince ayrıntısına kadar araştırma ihtiyacı hissettim!
Hangi konuyu mu?
Kuzey’de “Rumcu”, Güney’de ise bizimki kadar olmasa da “Türkçü” olma meselesini!
-*-*-
“İnsan siyasal bir hayvandır” veya “insan düşünen bir hayvandır” gibi sözleri yıllardır işitiyoruz...
Düşünüyoruz...
Siyasi görüşlerimiz oluşuyor...
-*-*-
Ve sonuçta diyoruz ki, “Kıbrıs sorunu çözülmeli”...
Veya, “federal çözümden başka çözüm olamaz”...
-*-*-
Demokratik bir ülkede, bundan daha doğal bir şey olabilir mi?
Olamaz!
Kıbrıs sorunu federal bir model ile çözülecek!
Neden?
Abi gerekçelerini de sıralıyoruz!
Mesela diyoruz ki, “TC, Kıbrıs Adası üzerinde, etnik temele dayalı ayrı ve bağımsız bir devleti ciddi anlamda destekleyemez!”...
Neden?
Çünkü aynı TC; bırakın Misak-ı Milli sınırları içerisindeki ayrı bir devleti; Irak ve Suriye gibi komşu devletler içerisinde etnik temele dayalı ayrı bir devlet çabasını savaş sebebi sayar da ondan!
-*-*-
En ünlü sloganı hatırlayalım: Şehitler ölmez vatan bölünmez!
Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğü ile ilgili onlarca TC Devlet yetkilisinden de yüzlerce açıklamalar işitmişsinizdir...
-*-*-
Mesela bunu anlatırsınız; size “vay hain vay” diye önce bir çıkışırlar...
Sonra “Rumcu” derler, yetmez, bir de “PKK’ci” diye yakıştırmalar yaparlar!
-*-*-
Türkiye’nin toprak bütünlüğüne sonuna kadar saygım var...
Kıbrıs’ın da toprak bütünlüğüne aynı saygıyı beklemek, en doğal hakkım değil mi?
Vay hain vay!
Vay Rumcu vay!
-*-*-
Kardeşim, Rumculuğu geçin; farz edin ki “Kıbrıslı Rum’um”...
Ki bunu da reddederim çünkü gerçekten kökenim konusunda, Kıbrıslı Türklerin tamamına yakını gibi, ciddi sıkıntılarım var. Çok da uğraşmam yani çünkü gidip bir gorilin üstüne vuracağımı tipime bakarak anlayabilirim!
Ersin bey de fazla geriye gitmiyor salında; “Osmanlı torunuyuz” diyor ki o torunluğun içine kaç etnik grup girer, kimse sayamaz...
Ve O da biliyor ki ırk konusunda frene basmadan yokuş aşağı inersek, maymunlara vuracağız!
-*-*-
Neyse!
Efendim, çok yalan söylüyorsunuz...
Propaganda yapıyorsunuz ve söylediklerinizin hiç biri “gerçekleşmediği” gibi; “hayal” ötesi olarak bir kaç günde unutulabiliyor!
Ama artık bizim hafızalar çok sıkıntılı olsa da, bilgisayarlar var...
Google arama motoru var!
“
KKTC’de artık elektrik kesilmeyecek” dendi mesela!
Çok kişi bu sözü verdi!
Neden verdiler bu sözleri?
-*-*-
Bu ve buna benzer “haftaya iki jeneratör geliyor” gibi söz vermelerin, yalan söylemelerin ve federal çözüm isteyenleri “vatan haini” ilan etmelerinin sebepleri hep aynıdır.
-*-*-
Aslında “tanınma, egemen eşitlik” diyorlar ama temelde “Yasallığı bulunan bir sistem” istemiyorlar!
Yani uluslararası hukuk içerisine girmekten kaçıyorlar!
Kan, şehit edebiyatı ile ırkçılıkla, her yanı bayrakla donatarak bağırıyorlar, çağırıyorlar hiç bir şey yapmıyorlar ve sadece mevcut sistemi koruyorlar!
-*-*-
Nedir korudukları sistem?
Hem kişisel hem de başka avantajlar elde ettikleri “çözümsüzlük”ten başka bir şey değildir...
O kadar...
-*-*-
Biz çözüm istiyoruz!
Bu çözümün de federal çözümden başka bir şey olmadığından eminiz...
Kendileri de emindir...
-*-*-
Haaaa “hayır ben egemen eşit devlet istiyorum” demeleri mi?
Elbette diyebilirler!
Diyecekler de!
Ama, mesela “Türkiye’de olduğu gibi Kıbrıs’ta da şehitler ölmez vatan bölünmez” demek gerekmez mi?
Ya da, siz garantörü olduğunuz Kıbrıs Cumhuriyeti’ni ortadan karpuz gibi bölebileceğinizden eminseniz, bu konuda self determinasyon hakkınız da varsa, o zaman aynı haktan Kürt halkına da verir misiniz?
-*-*-
Bu soruyu sorun, tek bir argümanları vardır: “O başka bu başka!”...
Nasıl “o başka bu başka?”...
Aha ikisi da aynı!
-*-*-
Bu yüzden biz hep hainiz!
Rumcuyuz!
Hatta vallahi çok da umurumda değil, daha önce de defalarca yazdım, dedemin nenesi, Başpiskopos Makarios’un çok yakın akrabası...
Benim meselem, kimin ne kadar Türk, ne kadar Elen, ne kadar Tatar veya Osmanlı olduğunu ortaya çıkarmak değildir.
Benim meselem, federal çözümün, Kıbrıs Türk toplumunun varlığı adına “tek çare” olmasıdır...
Çözümden başka yolumuzun bulunmadığı gerçeğinin aslında apaçık ortada olmasıdır!
Çözümü zorlamak yerine propaganda!
Turizm...
Öncül sektörümüz...
Lokomotifimiz...
Geç öne yol göster turizm; hepimiz battık para gönder turizm...
Hani Necati Özkan için söyleniyordu bu söz, 1950’lerde; “... geç öne yol göster Necati, bağrımız yanıktır su ver Necati”...
Da turizm n’apsııın?
Nasıl turist getirsin?
Nereden getirsin?
Pandemi bir yana; bu salgını eğer aşarsak, Larnaka’yı da, Baf’ı da ama ikisinden de önce Ercan’ı çok iyi kullanabilmeliyiz...
Eğer “öne geçip bize para getirecekse”; turizmi canlandırmanın başka yolu veya yordamı yoktur.
“Çözüm” abi...
“Öteki yazıda da belirttiğim gibi”; “federal çözüm”...
Bunu zorlayacağız!
Ve 24 saat yalanla, haftada 7 gün hamasetle, Maraş blöfüyle, egemen eşit devlet safsatasıyla bu işi yapabiliyorsanız; 1958’den beri işiniz hep yalan, hep hamaset, hep ayrılıkçılık değil miydi?
Neden yapmadınız?
Neden 1975’te denemediniz?
Neden 1983’te ortadan kayboldunuz?
Ve şimdi neredesiniz?
İşiniz sadece yalan!
Zıııııt propaganda!
Biz battık, yok oluyoruz onlar yalanlarla iktidarlarını koruyor!
Olay budur!
Kıbrıslı Türkler tükeniyor..."