Sanık Bozkurt, “Ben 1993 yılında arsa sahibiydim, 1995 yılında bina sahibi oldum. Ben müteahhit değilim, ben mal sahibiyim. Son bilirkişi raporunda beni inşaat mühendisi, mimar, mühendis yapmışlar, beni teknik ekipten yapmışlar” diye konuştu.

-“Bina sahibi olarak bilgim olsaydı bu binayı asla yapmazdım”

“Bina sahibi olarak bilgim olsaydı bu binayı asla yapmazdım, böyle bir sorumluluğun altına girmezdim” diyen Bozkurt, şöyle devam etti:

“Ben bugüne kadar hiçbir konuda suç işlemedim, sabıkam olmadı. Ben kanundan korkan bir aile reisiyim, son gelen suçlamaları asla kabul etmiyorum. Tamamen ısmarlama yapılan rapor. Mimar değilim, müteahhit, inşaat mühendisi değilim ama bunların hepsi benim ve ailemin üzerine yıkılıyor.”

İnşaat yapılırken Adıyaman’da bugünün teknolojisi olmadığını ifade eden Ahmet Bozkurt, “Adıyaman’ın bütün kumu Göksu çayından gelir. ‘Agrega’ denilen taş da bu kumdan yapılıyordu” dedi.

“Ben demirci değilim, eşim ve çocuklarım demirci değil” ifadesini kullanan Bozkurt, şunları kaydetti:

“1993 yılındaki projede ne yazdıysa o yapıldı. 1993 yılında yapımı biten bir kolonu etriyenin içinden çıkarıp nasıl uzatacaktık. Teknik konuları bilemezdik. Proje belediyede kontrolden geçmiş. Belediye bunları doğru yapılmış diye imzalamış ve bize ruhsatları teslim etmiş.”

Kozada ve Keçada üreticileri GİKA-KOOP’a üye oldu Kozada ve Keçada üreticileri GİKA-KOOP’a üye oldu

Binaya ruhsat veren bazı kamu görevlilerinin isimlerini veren Bozkurt, devletten aldığı kredi konusunda da bilgiler aktardı. Bozkurt, ödeme planı sonunda, devletten aldığı paranın tamamını 2006’da ödediğini söyledi.

“Ön tarafta teras vardı, sürekli tavandan akıntılar oluyordu ve ben karar aldım burayı profilden hafif bir malzemeyle kapatalım diye burası kaçak kat değil” diyen Bozkurt, “Suçlamalar çok. Kimse depremden bahsetmiyor. Kaçak kat denilen yer için imar barışından yararlandım” ifadelerini kullandı.

Çocuklarının bina yapıldığında çok küçük olduğunu dile getiren Bozkurt, binanın yapılmasından nasıl sorumlu tutulduklarını sordu ve şöyle konuştu:

“Kızım Şule Özbek, damadım ve torunlarım depremden iki gün önce Adıyaman’a geldiler. Ve otelde kalmak istediler. Aile içinde karar aldık pazar günü kalmak için ama pazar günü kar yağdığı için o gün sabah döndüler. Kar yağmasıydı ve dönmek zorunda olmasaydılar biz hepimiz deprem gecesi otelde olacaktık.”

“Deprem kıyametti, yorum yaparken bu dikkate alınmalı” diyen Bozkurt, şunları dile getirdi:

“23 aydır tutukluyum, ben hayatımın sonuna geldim. Önemli hastalıklarım var. Ben binamı yaparken, en iyisini yapmak için çalıştım. Kar amacı düşünsem bu kadar masraf yapmazdım. Turizm Bakanlığı, belediye, Hazine Bakanlığı ve Kalkınma Bankası tarafından denetlenen bir yer. Ben mal ve şirket ve sahibiyim, suçlamaları kabul etmiyorum. Bu rapora sonuna kadar itiraz ediyorum. Hiçbir kusur kabahatimiz yok. Bizi suçlamak için taraf olunmuş.”