Ali Kişmir Davası: Utanç Vesikası
Ali Kişmir davası, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bir utanç vesikası olarak tarihe geçiyor. Bu dava, bir gazeteciyi susturma çabasının ötesinde, bir halkın iradesine, özgürlüğüne ve onuruna karşı açılmış bir savaştır. Amaç, yalnızca bir kalemi kırmak değil; halkı, gerçekleri ve doğruyu savunan her sesi köreltmektir.
****
Bugün Lefkoşa’da gerçekleşen tahkikat duruşması, bu rezaletin yeni bir perdesini gözler önüne serdi. Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı adına ifade veren Yarbay Cengiz Doğan, Ali Kişmir’in 2020 Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde yazdığı bir yazıda, Beyaz Ev’i “geneleve” benzettiğini iddia etti.
Ancak Kişmir’in yazısında Güvenlik Kuvvetleri’nden tek bir kelimeyle dahi söz edilmiyor. Yazının hedefi, açık ve net: KKTC siyaseti ve bu siyaseti yozlaştıran eller.
Kimin Rahatsız Olduğu Belli
Kişmir, yazısında KKTC siyasetini Ankara’nın kirli elleriyle bir “geneleve” dönüştürdüğünü söyledi. Bu ifade ağır mı? Evet, ağır. Ama gerçeklerin üstünü örtenlerin duymak istemediği kadar ağır. Siyasi iradeyi kontrol edenlerin rahatsızlığı, bu gerçeğin tam da yüzlerine çarpmasından kaynaklanıyor.
Peki bu davanın açılmasının sebebi nedir? GKK’nın o dönemdeki yetkilerinin ve siyasetçilerinin konuyu istedikleri gibi anlamasıdır!
Konu dava Başsavcılık önüne gelen şikayeti yasalar çerçevesinde değerlendirip davayı ikame etti. Burada mesele Başsavcılık değil!
Bu davanın açılması için şikayet talimatını veren dönemin komutanlarıdır.
Peki burada oluşan rahatsızlık GKK’nın emekli paşalarından Ömer Paç’ın Ercan’da VİP den tütün kaçıran eski komutanlarından olunca neden susulup tek kelime edilmiyor?
****
Kişmir, yazılarıyla bir şeyi açıkça söyledi: KKTC, halkın değil; Ankara’nın istediği şekilde yönetiliyor.
Şimdi ise bu gerçeği dile getiren bir gazeteciyi susturarak, halkın gözü önünde bir mesaj vermek istiyorlar. Mesaj net: “Susun. Yazmayın. Konuşmayın. Eleştirmeyin.” Ama bu halk, susmaz. Bu kalemler kırılmaz. Bu gerçekler unutulmaz.
Adalet Maskesi Altında Gözdağı
Ali Kişmir’in yazısında, Güvenlik Kuvvetleri ya da Beyaz Ev’e yönelik hiçbir itham yokken, bugün onu mahkeme koridorlarında süründürmek, basit bir hukuki mesele değildir. Bu bir gözdağıdır. KKTC’de kalan son özgür gazetecileri, eleştirenleri, konuşanları susturma çabasıdır. Amaç bellidir: Ali Kişmir’i cezalandırarak, tüm özgür seslere “sıra size de gelecek” mesajını vermek. Bu dava, halkın iradesine vurulan bir zincirdir.
KKTC’yi Yönetenler: Ankara’nın Memurları
Bu dava, sadece Ali Kişmir’in değil, bu topraklarda nefes alan herkesin davasıdır. Çünkü bu dava, KKTC’nin iradesinin kimde olduğunu, bu halkın kaderini kimin belirlediğini bir kez daha ortaya koymuştur. KKTC siyaseti, Ankara’nın memurları tarafından yönetiliyor. Bunu bilmeyen mi var? Ve bu memurların bazıları sevmediği kişilerin veya eleştiren herkesin üstüne çökmeye, her özgür sesi bastırmaya çalışıyor.
Ama ne Kıbrıs Türk halkı, ne de bu topraklarda özgürlük için mücadele eden insanlar, bu baskıya boyun eğecektir.
Boyun Eğmeyeceğiz
Ali Kişmir davası, tarihe bir utanç davası olarak geçecektir. Bu dava, özgür basına açılmış bir savaşın simgesi olacak. Ama şu unutulmasın: Korku ile yönetmek isteyenler, her zaman korktuklarıyla yüzleşir. Kıbrıs Türk halkı, hiçbir dönemde baskıya teslim olmamıştır; bugün de olmayacaktır. Ali Kişmir’i hapse atsalar bile, yazdığı gerçekler duvarların ardında yankılanmaya devam edecektir.
****
Son sözüm şudur: Bu dava bir savaştır. Bu savaşta halk susmayacak, kalemler durmayacak, gerçekler gölgede kalmayacak. Korkuyu silah yapanlar bilsin ki, halkın iradesi onların kurduğu tüm duvarları yerle bir edecek. Bu dava, bizim susmadığımızın, boyun eğmediğimizin ve asla eğilmeyeceğimizin kanıtıdır. Ve bu dava, kazananı şimdiden belli olan bir mücadeledir: Özgürlük ve onur!