Halkın Partisi (HP) Genel Başkanı Kudret Özersay, Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de farklı üniversitelerde düzenlenen konferanslarda konuşma yaparak Azerbaycan’daki televizyon kanallarına röportajlar verdi.

Azerbaycan ziyareti sırasında kendisine HP Merkez Yürütme Kurulu üyesi Ali Çırakoğlu’nun eşlik ettiği HP lideri Özersay Bakü’de Azerbaycan Devlet Pedagoji Üniversitesi’nde, Hazar Üniversitesi’nde, ADA Üniversitesi’nde temaslarda bulunarak konferans verdi.

Halk Gazetesi, devlet televizyon kanalı AzTV, APA medya grubu gibi medya kuruluşlarında canlı yayınlara çıkarak röportajlar da veren Özersay, Türk Birliği Dayanışma Derneği tarafından organize edilen etkinlikte “Yeni Küresel Gelişmeler Işığında Azerbaycan ve KKTC’nin Kader Ortaklığı” başlıklı bir de konuşma yaptı.


Özersay'ın yaptığı açıklamaya göre, Azerbaycan temasları sırasında yaptığı konuşmalarda KKTC’nin Türk Devletleri Teşkilatı’ndaki gözlemci üye statüsüne değinen Özersay “Evet geçmişte de İslam İşbirliği Teşkilatı’nda ve Ekonomik İşbirliği Örgütü’nde gözlemci üye olabildik ama kendi adımızla yani KKTC olarak değil. O iki örgütteki gözlemci statümüz ‘Kıbrıs Türk Devleti’ adıyla olmuştu. Uluslararası hukukta bu türden bir ilişki kurulması en iyi ihtimalle bir ‘varlığını kabul’ (acknowledgement) olarak görülebilirdi. Oysa şimdi Türk Devletleri Teşkilatı’nda KKTC adıyla gözlemci üye olarak kabul edildiğimiz için ve teşkilatın kurucu belgesi olan Nahçıvan Anlaşması’nın 16. Maddesi devletlerin gözlemci olmasından bahsediyor olduğundan burada yeni bir durum vardır. Bu uluslararası hukukta üstü kapalı tanımaya (implied recognition) benzer bir durum ortaya çıkarmıştır. Kuşkusuz tanıma tek taraflı bir hukuksal işlemdir ve tanıma iradesi farklı şekillerde gösterilebilir” ifadelerini kullandı.


-“Azerbaycan KKTC konusunda maruz kaldığı şantajdan artık kurtulmuştur”


Özersay açıklamasına şöyle devam etti:

“Özellikle Azerbaycan’ın son dönemde Karabağ’da elde ettiği zaferle kendi toprak bütünlüğünü yeniden sağlaması dengeleri büyük oranda değiştirmiş ve Azerbaycan’ı KKTC konusunda önemli bir şantaj baskısından da kurtarmış, özgürleştirmiştir.

Tabi ki Azerbaycan kendi dış politikasını kendisi belirleyecektir ama artık Azerbaycan’ın Karabağ gibi başkalarının istismar edeceği bir zayıf karnı yoktur, Karabağ konusunda haklı bir mücadele veren Azerbaycan başarıya ulaşmıştır ve bundan böyle daha bağımsız ve kendi çıkarlarını daha iyi koruyabileceği bir dış politika izleyebilecektir. İşte Azerbaycan-KKTC ilişkisini etkileyecek yeni dengelerden birisi budur.

Kuşkusuz uzun yıllar KKTC olarak bizim de bazı açmazlarımız oldu. Bir yandan bağımsız bir devlet olduğumuzu söyledik ama diğer yandan da bir başka federal ortaklık devleti kurmak için müzakere etmeye devam ettik. Bu da tanınma talep etme açısından bir tutarlılık sorunu yaratmaktaydı. Evet KKTC bağımsızlık bildirgesi buna imkân veriyordu ama diplomatik olarak bunun anlatılması da kolay değildi ve devlet olarak ilişkilerimiz geliştirme açısından çok da fazla ısrarcı olamayabiliyorduk. Şimdi bu durum değişti demiyorum ama bu konuda artık yeni dengeler oluşuyor, son yaptığımız temaslarda bunu gözlemledik diyebilirim”


-Azerbaycan’ın petrol ve doğal gaz tecrübesinden yararlanmalıyız


Açıklamalarında KKTC ile Azerbaycan arasında özellikle enerji alanında iş birliği yapılabileceğine de değinen Özersay, Azerbaycan’ın gerek devlet şirketi düzeyinde gerekse yabancı şirketlerin yatırımları bağlamında ciddi bir petrol ve doğal gaz tecrübesine sahip olduğunu söyledi.

Özersay, Azerbaycan’ın Türkiye ile iş birliği yaparak bunların uluslararası enerji piyasasına aktarılmasını da hayata geçirdiğini, bu kapasitesinin Doğu Akdeniz’i de doğrudan ilgilendirdiğini ifade etti.

Halkın Partisi MYO üyesi Moral, ülkede artan güvenlik zaafiyetleri bulunduğunu savundu Halkın Partisi MYO üyesi Moral, ülkede artan güvenlik zaafiyetleri bulunduğunu savundu

Özersay “Özellikle Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı sayesinde Azerbaycan petrolü Akdeniz’e inmektedir. Biz KKTC olarak Azerbaycan’ın bu tecrübesinden yararlanmalıyız diye düşünüyorum. Çünkü burada var olan kaynakların hem Kıbrıslı Rumların hem de Kıbrıslı Türklerin olduğunu artık herkes kabul ediyor. Bu nedenle bir yanda Türkiye ve TPAO, diğer yanda ise Azerbaycan ile sadece lisans bağlamında değil konsorsiyumlar bağlamında da birlikte çalışmanın, dayanışmanın bu tecrübeden istifade etmenin yollarını yaratıcı formüller ile üretebilmeliyiz” ifadelerini kullandı.