"Pandeminin yarattığı sosyo-ekonomik koşullar, belirsizlik ve kaygılar, insan psikolojisine de tehdit oluşturuyor"
“PANDEMİYLE YAŞAMAYI ÖĞRENDİĞİMİZ BİR SÜRECE GİRDİK”
Deniz Erkal, pandeminin ilk günlerinde yaşanan güvensizlik ve kaygı durumunun yerini yavaş yavaş adaptasyon sürecine bıraktığını ifade ederek “Tam olarak, yeni normali oluşturup, pandemiyle yaşamayı öğrendiğimiz bir sürece girdik” diyor.
İnsanın, doğası gereği, kendine yön çizmeye, yere sağlam basmaya ihtiyaç duyduğunu vurgulayan Erkal, “Covid süreciyle, hayatı kontrol edemeyeceğimiz gerçeğiyle yüzleşirken, en azından kontrol edilebilir alanlara sahip çıkmamız gerektiğini görmeliyiz” şeklinde devam ediyor ve şunları söylüyor:
“Örneğin paranı nereye harcayacağını ya da hayatına kimi sokup kimi çıkaracağını kontrol edebilirsin. Yani bu durumdan düşündüğümüz kadar çaresiz olmadığımız dersini de çıkarabiliriz. Hayatın bazı alanlarındaki belirsizlikleri bizim yarattığımız ya da tahammül ettiğimizi görüp bunu yönetmemiz gerektiği gerçeğiyle yüzleşebiliriz.
Biz, belki çok farkında olmasak da pandemi öncesinde de pek çok konuda belirsizlik yaşadığımız bir hayat sürüyorduk. Covid çok ortak bir belirsizlik yarattı… Bazı şeylerin ne kadar kontrol edilemez olduğunu hepimize bir kez daha fark ettirdi.”
“ENERJİMİZİ KONTROL EDEBİLECEĞİMİZ ALANLARA ODAKLAYABİLİRİZ”
Peki pandeminin ikinci yılını devirdiği, eğitim ve sağlık yanında ekonomide belirsizliğin de günlük yaşamın kaçınılmaz gerçeği olduğu bugünlerde, akıl sağlığını korumak nasıl mümkün olabilir?
Selen Üstüner bu noktada içe dönüşün önemine işaret ediyor, ruhsal ve bedensel ihtiyaçları fark etmek ve bunlara yanıt vermenin gerekliliğine dikkat çekiyor.
“Zaten hayatımızda kontrol edemediğimiz Covid gibi bir belirsizlik var. O zaman biz dikkatimizi ve enerjimizi kontrol edebileceğimiz alanlara odaklayalım” diyen Üstüner bunu şöyle açıklıyor:
“Örneğin hareket etmek, meditasyon yapmak, maneviyata yönelmek, bağışlarda bulunmak, kitap okumak… Hayatımızda değiştiremeyeceğimiz bazı şeyler var evet… Ama örneğin sınırlar belirleyerek, bize neyin iyi gelmediğini fark ederek buna göre hareket edebiliriz. Mesela bize iyi gelmeyen insanları hayatımızdan çıkarıp, iyi gelenleri hayatımızda tutabiliriz. Hayatımızdan çıkaramayacağımız insanlarla aramıza sınır koyabiliriz, görüşme sürelerimizi kısaltabiliriz.”
“BELİRSİZLİK HEP VARDI VE HEP OLACAK”
Deniz Erkal da belirsizliğin hayatta hep olduğuna ve olmaya devam edeceğine işaret ederek, “Önemli olan belirsizliğin yarattığı kaygıyı sağlıklı şekilde yönetebilmek” diyor ve şunları söylüyor:
“Kaygılandığımızda zihnimizde felaket senaryoları kurarız. Ancak bu senaryolar bizi daha iyi noktaya getirmediği gibi, bir çözüm de sağlamaz. Adeta bir bataklık gibi bizi içine çeker… Dolayısıyla kaygıyı yönetirken hepimizin öğrenmesi gereken şey, bu duygunun hayatımızdaki varlığını kabul etmek, ona alan açmak ve onunla kalabilme becerisi geliştirmek. Yani çırpınıp gittikçe batmak yerine, debelenmeyi bırakıp, bataklığın üstüne sırt üstü yatmak…
İçinde bulunduğumuz durum bizi çıkmak için efor harcamaya yöneltse de o anki düşüncelerimizle ve duygularımızla aramıza mesafe koyabilirsek, ne yapabileceğimizi daha sağlıklı düşünebiliriz.”
“BAŞA ÇIKMAYA ÇALIŞMAK SAVAŞMAK GİBİDİR… VE KENDİMİZLE SAVAŞIN KAZANANI OLMAZ”
Selen Üstüner, bu noktada olayla başa çıkmaya çalışmanın, insanın kendi kendisiyle savaşa girmesi anlamına geldiğini söylüyor ve “Kendimizle savaşın kazananı olmaz” diyor. Kaygıyı yönetmenin ve sorun çözme becerisi geliştirmenin önemine işaret eden Üstüner, “Sürekli sonuca odaklıyız. Halbuki böyle durumlarda önemli olan sonuçtan ziyade süreçtir, sürecin içinde neler yaptığındır…” şeklinde devam ediyor…
“GÜVENLİ DOSTLUKLAR, GÜVENLİ İLİŞKİLER…”
Peki bu noktada somut olarak hangi adımlar atılabilir? Deniz Erkal, her şeyin kaygan bir zeminde olduğu zamanlarda, güvenli dostluklar ve güvenli ilişkiler geliştirmenin önemini şu sözlerle anlatıyor:
“Belirsizlik dönemlerinde, temel güven duygumuzu yitirirken, kendimiz için yapacağımız en güzel şeylerden biri, güven duygusu olan ilişkiler, güvenli dostluklar, güvenli ilişkiler kurmaktır.
Bireysel ilişkilerde güven duygusu inşa etmek bizim elimizdedir ve böyle zamanlarda elimizde kalan en değerli şey, temel güven duygusu olan bağlar kurmaktır. Çocuğumuzla, arkadaşlarımızla, ailemizle ve partnerimizle bize güven duygusu hissettiren ilişkiler kurmanın önemi büyük…”
“BİREYSELLİKTEN ÇIKMAK ÖNEMLİ”
Selen Üstüner, bu çerçevede bireysellikten çıkanın önemine dikkat çekiyor. “Pandeminin öğrettiği en önemli şeylerden biri, insanlara ne kadar ihtiyacımız olduğu” diyen Üstüner, bağ kurmanın önemine işaret ediyor.
Deniz Erkal ise başkalarıyla kurduğumuz güvenli bağlar yanında, kendimizle kurduğumuz bağın da önemli olduğunu anımsatıyor, “En önemli ilişkimiz kendimizle olanı” diyor ve şöyle devam ediyor:
“Dolayısıyla kendimize bir anne şefkatiyle yaklaşmak, ihtiyaçlarımız fark etmek ve gidermek, kendimizi ihmal etmemek, bir anne şefkatiyle sahip çıkmak önemlidir. İhtiyaçlarımızı fark etmek, kendimize sık sık ‘ben şimdi nasılım, neye ihtiyacım var’ diye sormak hayat kurtaran bir beceridir. Bunlar anın içinde daha sağlıklı şekilde kalmamızı sağlar.”
Bunlar da ilginizi çekebilir