Prof. Dr. Okyar: Çünkü denizel ekosistemde iklim değişikliğine bağlı olarak çeşitlilik de değişecek
TROPİKAL TÜRLER KUZEYE DOĞRU GENİŞLEYECEK
Prof. Dr. Okyar, iklim değişikliğinin tüm dünyayı etkileyen bir durum olduğunu anlatarak, şöyle devam etti:
"Değişen iklim koşullarına bağlı olarak tüm dünya denizlerinde yüzey suyu sıcaklık artışı gözlenmektedir. Artan su sıcaklığı bu organizmaların metabolizmalarını, özelliklede üreme metabolizmalarını hızlandırmaktadır. Birçok denizanası, hayatlarının sadece bir kısmını suda serbest olarak sürüklenerek geçirir. Kıyıya yakın yaşayan birçok denizanası (koylarda veya limanlarda) yaşam döngülerinin bir kısmını kayalara, iskele kazıklarına ve tekne iskeleleri gibi sert yüzeylere bağlı olarak geçirir. Bunlara polip denir ve hiç hareket etmezler. Koşullar uygun olduğunda, polipler büyür ve enine bölünerek küçük larva denizanalarını oluşturur, bunlar suda serbest yüzerler. Bunların gelişiminde sıcaklık artışı önemli rol oynar. Ayrıca, poliplerin kendilerini sabitleyebilecekleri daha fazla yüzey sağlayan limanların, marinaların ve kıyı inşaatının artması, denizanası popülasyonunda hızlı bir artışa yol açabilir. Daha fazla polip, genellikle kısa sürede daha fazla denizanası demektir. Küresel ısınmaya bağlı olarak bu canlılar yayılım alanlarını da genişletmektedirler. Sıcaklık denizlerde doğal bir bariyer oluşturur. Küresel ısınmayla birlikte kuzey bölgelere doğru artan sıcaklık, tropikal bölgelerde bulunan bazı denizanası türlerinin de yayılımını kuzey bölgelere doğru genişletmesine neden olur."
DENİZANALARI TEKRAR BASKIN HALE GEÇMEYE BAŞLADI
Denizanalarının pek çok ortam koşuluna adaptasyon gösteren canlılar olduğunu vurgulayan Okyar, denizanalarının oksijenin az olduğu ortamlarda da bol şekilde bulunabildiklerini ifade etti.
Prof. Dr. Okyar, iklim değişikliğinin bir diğer önemli etkisinin de okyanusun birçok yerinde meydana gelen oksijen seviyelerindeki azalma olduğunun altını çizerek, "Oksijen miktarındaki bu azalmaların gelecekte daha fazla olması beklenmektedir. Denizanalarının da tıpkı bizler gibi hayatta kalmak için oksijene ihtiyacı vardır. Fakat pek çok denizanasının, oldukça düşük oksijen koşullarına karşı tahammülü yüksektir. Yani denizanaları düşük oksijeni diğer plankton türlerinden daha iyi tolere edebilir ve hayatta kalabilir. Bunun anlamı, düşük oksijen seviyelerine sahip okyanus sularında denizanası türlerinin diğer plankton türlerine göre baskın olup hakim tür olabileceği anlamına gelir." ifadelerini kullandı.
Denizanası sayısının fazla artmasının zararlı olduğunu dile getiren Prof. Dr. Okyar, şunları kaydetti:
"Pek çok bilim adamı, iklim değişikliği, ötrofikasyon ve aşırı avlanma gibi antropojenik baskıların, modern deniz ekosistemlerini, yaklaşık 550 milyon yıl önce var olduğu varsayılan denizel ekosistem ortamlarına benzer bir ortama hızlıca dönüştürdüğünü iddia etmektedir. O zamanlar dünya denizleri daha sıcak ve ötrofikti, fitoplanktonda siyanobakteriler, zooplanktonda ise denizanaları hakimdi, balıklar ekosistemde yoktu. Hamsi, sardalya gibi balıklar ancak 100 milyon yıl önce dünya denizlerinde görülmeye başlanmıştı. Günümüzde dünya denizlerinde tekrar denizanaları baskın hale geçmeye başlamıştır. Denizanaları iklim değişimi sebebiyle planktonda daha baskın olacak. Denizel ekosistemde iklim değişikliğine bağlı olarak çeşitlilik de değişecek. Çünkü ortamda iklim değişikliğine bağlı olarak biyoçeşitlilik azalmakta, denizanalarının aşırı artışını baskılayan türler ve besin yönünden rekabet halinde oldukları organizmalar ortamdan çekilmektedir. Doğal bariyer olarak sıcaklığın ortadan kalkmasıyla birlikte normalinde daha sıcak iklimlerde bulunan denizanaları yayılımlarını kuzeye doğru genişletmektedir. Doğal olarak kıyı sularımızda artık daha fazla türde ve daha fazla miktarda denizanası göreceğiz."
Okyar, denizanalarından birçok alanda faydalanılmaya başlandığını aktararak, "Tüm dünyada denizanaları artık kozmetik, sağlık, gıda ve tarım alanlarında kullanılmaya başlandı. Bizim de bu yönde çalışmalarımız var, bir sorunu bir fayda haline getirmeye çalışıyoruz. Yani biz bunlardan faydalanabiliriz. Doğal ekosistemin bir parçası olan ve uzun yıllardır bu ekosistemde başarılı bir şekilde yaşamlarını sürdüren denizanaları tamamıyla zararlı değiller. Sadece aşırı artış yaptıkları son yıllarda bunlardan faydalanmanın yolunu bulmamız lazım." şeklinde konuştu.
Bunlar da ilginizi çekebilir