KTÖS Genel Sekreteri Burak Maviş'ten açıklama Eğitim sendikaları olarak, Avrupa Birliği yetkililerine yaptığımız ziyaretlerin önemli konu başlıklarından birisi de hazır olan üniversitelerin Bologna sürecine dahil edilmesi ve Erasmus Plus programına Kıbrıs Türk Toplumu’nun doğrudan katılmasının sağlanmasıdır. Eğitim sendikaları olarak benzer konuları uluslararası temaslarımızda her fırsatta dile getirmekteyiz. Bir yandan eğitim sendikaları Kıbrıs Türk toplumunun eğitim hakkını uluslararası arenaya taşırken, diğer yandan üniversiteleri ve diplomaları denetleme yetkisi olan YÖDAK ile ilgili basına yansıyan çok ciddi iddiaların cevapsız kalması toplumsal itibarımızı zedelemekle birlikte, yükseköğrenime de zarar vermektedir. YÖDAK, adanın kuzeyinde faal olan 22 üniversiteyi denetleme, 100 bin civarı lisans ve lisans üstü öğrencisinin diplomalarını akredite etme, yağmacı/şaibeli dergileri araştırma yetkisine sahiptir. Böyle muazzam bir yetkiye sahip olan kurumun başkanının üniversite diplomasının varlığı, gerçekliği, geçerliliği ilgili iddiaların ve yağmacı/şaibeli dergilere sahip olunmasına ile ilgili basına yansıyan sorunsalın görmezden gelinmesi anlaşılır gibi değildir. Eğitim öğretimi metalaştıran, öğrenciyi müşteri, akademisyeni düşük ücretli çalışan konumuna sokan bu sistemin YÖDAK dışında da konuşulması, tartışılması gereken çok yanı vardır. YÖDAK ve devletin bir yükseköğrenim stratejisi var mıdır? Eğer strateji buysa, yeniden gözden geçirilmesi elzemdir. Küçük bir ada yarısında sınırsız üniversite izni vermek akla, mantığa ve bilime uygun değildir. Eğitim merkezi adı altında öğrenci vizesiyle ülkeye gelen insanların kaçak olarak ve çalışma izni olmaksızın yasa dışı bir şekilde çalıştıkları onlarca kez basına da yansımıştır. Verilen üniversite izinleriyle insan ticareti yapılması boyutuna ulaşılması toplumun her kesimi için düşündürücü olmalıdır. YÖDAK, ülkemizin en eski ve ilk devlet yüksek öğrenim kurumu Atatürk Öğretmen Akademisi kadrolarının da yasasına uygun olarak doldurulmasına dahi bir yıldan aşkın süredir katkı koymamaktadır. Bu noktada YÖDAK ile ilgili tüm iddiaların araştırılması, gerçeklerin ortaya çıkması için Yüksek Adliye Kurulu çağrısına rağmen Sn. Tatar üzerine düşen görevden kaçmaktadır.. YÖDAK ile ilgili 2016 yılında da “tarafsızlık, doğruluk, dürüstlük, eşitlik, ehliyet ve liyakat gibi temel değerlere ve görev icaplarına uygun olmayan davranışlar iddiası ile soruşturma yapılmış, Sn. Akıncı YÖDAK ile ilgili üzerine düşen görevi yapmıştı. Sn. Tatar yetkisinin ne olduğunu bilmeyebilir. Kendi döneminde atadığı 26 tane danışmanı da bilmeyebilir. O zaman bir bilene sorulur. Sn. Tatar bu konuyla ilgili ne yapacağını bilemiyorsa, kendisine Sn. Akıncı’ya danışmasını tavsiye ederiz. Saygılarımızla,