Sol Hareket, bugün
Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçiliği önünde '
Sömürge değil,
ülke!' sloganıyla
eylem gerçekleştirdi.
Eylemde Sol Hareket adına
Genel Sekreter Abdullah Kokrmazhan tarafından yapılan açıklamada “Yoksullaşmayı reddediyoruz. Baskı, sömürü ve şiddeti reddediyoruz. Kendi ülkemizde sürgün hayatı yaşamayı reddediyoruz" vurgusunda bulundu.
Sol Hareket tarafından yapılan yazılı açıklama şu şekilde:
“SÖMÜRGE DEĞİL ÜLKE!
Kıbrıslı Türk toplumu on yıllardır siyasi ve ekonomik krizler altında ezilmekte, her geçen gün daha da yoksullaşmakta, sömürü, baskı ve gelecek belirsizliği altında bir yaşam sürdürmeye mahkum edilmek istenmektedir.
Emekçiler ve toplumun büyük bir bölümü siyasi belirsizliğin, pandemi ve ekonomik krizin faturasını çok ağır bir şekilde ödemektedir. Bir yanda ülke kaynaklarını sömürerek daha da zenginleşen bir avuç zengin, yolsuzluğu meslek edinmiş siyasiler, mafya, kaçakçılar ve insan tacirleri, diğer yanda ay sonunu nasıl getiririm, temel ihtiyaçlarımı nasıl karşılarım, nasıl geçinirim, geleceğimi nasıl kurarım telaşı ile yaşamaya çalışan yığınlar.
İşçi ve emekçiler, beleşe, sendikasız, güvencesiz angarya çalışmaktadır. Maaş ve ücretler değil ay sonunu, hafya sonunu bile getirememektedir. İğneden ipliğe neredeyse her gün gerçekleşen zamlar, uygulanan astronomik harç ve vergiler geçinebilmeyi olanaksız kılmıştır.
Üreticiler ürettikçe batmaktadır. Üretenin cezalandırıldığı, üretenin yok edilmeye çalışıldığı, üretmenin neredeyse suç sayıldığı bir döenmden geçiyoruz.
Ekonomi, dayatma ekonomik paketler ile Ankara eliyle yönetilmektedir. TL’nin döviz karşısında değer kaybetmeye devam etmesi toplum olarak büyük bedeller ödememize neden olmaktadır. Kayıt dışı ekonomi ve vergi kaçakçılığı büyük boyutlar da artmış durumdadır. Ne ekonomi de ne kullandığımız para biriminde ne de merkez bankası yönetimin de söz sahibi değiliz. Bankalarda biriken mevduatlar yerel yatırım yerine Türkiye ekonomsine aktarılmakta, Türkiye ile ticaret dengesizliği büyümekte, üretim yok edilmekte, üreten batırılmakta, ithalata bağımlılık daha da arttırılmakta, Kıbrıs’ın kuzeyinde Türkiye eli ile tam anlamıyla bir sömürge ekonomisi uygulanmaktadır.
Toplumun neredeyse tümü borçlanarak yaşamaya mahkum edilmiştir. Küçük ve orta ölçekli işletmeler ya iflas etmiştir, ya da zararına çalışmaktadır.
Sağlık çökmüştür. Ülke de ilaç yoktur. Varolan ilaçları temin edebilmeye kimsenin ekonomik gücü yetmemektedir. Sağlık’ta yaşanan sistemsizliğin bedelini sağlık çalışanları ve hastalar çok ağır ödemektedir.
Eğitim çökmüştür. Öğretim görevlileri, öğrenciler ve aileler, yıllardır eğitimde yaşanan kaos ile başa çıkmaya çalışmaktadır.
Ev içi şiddet ve kadına yönelik şiddet hiç olmadığı kadar artmış. Kadına ve LGBTİ’lere yönelik ayrımcılık derinleşmiş. Gericilik özgürlüklerimizi boğmaya çalışmaktadır.
Gençler göç yollarında perişan olmuştur. Ülkesinden, geleceğinden umudunu kesmiştir. İşçi gençler kölelik koşullarında çalışmakta, öğrenci gençler eğitim masraflarını karşılamak için en az iki ek işte çalışmak zorunda bırakılmıştır.
Düşüncelerini özgürce ifade eden aydınlar, gazeteciler ve siyasetçiler baskı ve tutuklamalar ile susturulmaya çalışılmakta, mafyalar, uyuşturucu ve kara para kaçakçıları, insan tacirleri, kumar baronları, uluslararası suçlular, dolandırıcılığı ve yolsuzluğu meslek edinmiş siyasiler, muteber kişiler olarak elini kolunu sallayarak özgürce suç işlemeye devam etmektedir.
Casino, sanal bet, emlak ve offshore bankalar aracılığı ile Milyarlarca TL kara para aklanmakta, çeşitli limanlardan uyuşturucu ve insan ticareti yapılmakta, ülkemiz suç ve suçlu cennetine, Türkiye’nin arka bahçesine dönüştürülmüş durumdadır.
Kıbrıslı Türk toplumunun siyasi iradesi gaspedilmiştir. Kendi özgün kimlik ve kültürlerine, laik, demokratik ve çoğulcu yapısına yönelik müdahalelere her geçen gün bir yenisi eklenmektedir. Bir bakanı görevden almak için bile Ankara’dan icazet aranmaktadır. Ülke açık ve gizli müdahaleler ile TC elçiliği aracılığı ile Ankara tarafından talimat ile yönetilmektedir.
Yaşanan enomik ve siyasi krizlerin, her geçen gün daha da yoksullaşmanın, irade ve demokrasinin yok sayılmasının, gelecek belirsizliğinin, baskı, sömürü ve şiddetin temel nedeni Kıbrıs’ın kuzeyindeki sömürge rejimidir. Kıbrıs sorunun da çözümsüzlüğün devam etmesidir.
Türkiye’nin sömürgesi, arka bahçesi olarak yaşamayı reddediyoruz.
Yoksullaşmayı reddediyoruz.
Baskı, sömürü ve şiddeti reddediyoruz.
Kendi ülkemizde sürgün hayatı yaşamayı reddediyoruz.
Yaşam biçimimize, özgürlüklerimize ve irademize müdahaleleri reddediyoruz.
Demografik ve kültürel asimilasyonu reddediyoruz.
Talimat ile yönetilmeyi reddediyoruz.
Asla biat etmeyeceğiz.
Kıbrıslı Türk toplumunun kendi kendini yöneteceği, kendi kurumlarında söz sahibi olacağı, kendi kendine yetecek bağımsız bir ekonomik yapıya kavuşacağı; demokrasi, sosyal adalet ve eşitliğe dayalı, laik, özgürlükçü, katılımcı, çağdaş, barışçıl ve hamasetten uzak gelişmiş bir yaşam kurma yönünde mücadeleye kararlı bir şekilde devam edeceğiz.
Sömürge olmaktan kurtulmak, erken federal çözüme ulaşmak, federal Kıbrıs’ı kurmak için var gücümüzle mücadeleye devam edeceğiz.
Sömürge değil, ülke istiyoruz."