Yedidalga'da korkunç olay! Yedidalga'da korkunç olay!
Elazığ’da verdiği konferansta, "BM Güvenlik Konseyi'nin kararı, çözümün önündeki en büyük engeldir" diyen Cumhurbaşkanı Tatar, “Çözüm önerimizden vazgeçecek veya geri adım atacak değiliz" ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Fırat Üniversitesi'nde "Geçmişten Günümüze Kıbrıs Türkü'nün Mücadelesi" konulu konferans verdi. Kıbrıs'ın tarihini anlatan Tatar, Kıbrıs Türkü'nün kimseye boyun eğmediğini ve kimsenin yönetimi altına girmediğini vurguladı. Fırat Üniversitesi konferans salonunda gerçekleşen "Geçmişten Günümüze Kıbrıs Türkü'nün Mücadelesi" konulu konferansın öncesinde, Elazığ Valisi Erkaya Yırık, Elazığ Belediye Başkanı Şahin Şerifoğulları ve Fırat Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fahrettin Göktaş da birer konuşma yaptı. "BM GÜVENLİK KONSEYİ'NİN KARARI, ÇÖZÜMÜN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGELDİR" Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, verdiği konferansta, 1571 yılında Kıbrıs'ın fethedilmesinden başlayarak günümüze kadar gelen süreçte yaşananları anlattı. Konuşmasında müzakere süreçlerine de değinen Tatar, "BM Güvenlik Konseyi’nin 4 Mart 1964 tarihinde almış olduğu haksız ve siyasi bir kararla Rum devletine dönüşen Kıbrıs Cumhuriyeti’ni ‘Kıbrıs’ın tek meşru hükümeti’ olarak tanınırken, Rum liderliği Kıbrıs Türk halkını diz çöktürebilmek için zaman oynadı. Rum tarafının bu tutumu hâlâ devam ederken, BM parametrelerinin özünü teşkil eden BM Güvenlik Konseyi’nin bu kararı hâlâ çözümün önündeki en büyük engeldir. Bunlar ortadan kalkmadıkça da Rum tarafı hiçbir zaman adil ve kalıcı bir anlaşmaya yanaşmayacaktır" ifadelerini kullandı. Rum tarafının ucu açık müzakerelerle Kıbrıs Türk tarafını ve dünyayı aldatmasına ve 53 yıl daha müzakere masalarında esir alınmaya tahammüllerinin kalmadığını söyleyen Tatar, federal temele dayalı bir anlaşmanın mümkün olmayacağının anlaşıldığını savundu, Türkiye tarafından desteklenen egemen iki eşit devletin varlığına dayalı çözüm önerisini gündeme getirdiklerini anlattı. "RUM TARAFI, GERGİNLİK YARATICI SÖYLEM VE EYLEMLERDEN KAÇINMADI" Tatar sözlerini şöyle sürdürdü: "Kıbrıs’ın ve bölgenin yararına olacak bu çözüm önerimizi gündeme getirirken, bunun bölge barışına da büyük katkı sağlayacağının ve silaha ve şiddete başvurmadan diyalog yolunun açık tutulması gerektiğinin de bilinci içerisindeydik. Ama yine, her zaman olduğu gibi Rum tarafının olumsuz tutumu ve değişmeyen zihniyetiyle karşılaştık. Fakat buna rağmen, Rum tarafıyla diyalog yolunu açık tutarken, Rum tarafına da sürekli olarak iyi niyetli uyarılarda bulunduk. Rum tarafı ise buna karşılık olarak provokatif tutumunu sürdürürken, gerginlik yaratıcı söylem ve eylemlerden kaçınmamıştır. Haksız ve tek yanlı şekilde AB üyesi yapılan Rum tarafı, bu üyeliği de kullanarak, tehdit ve şantaj politikası uygularken, AB’nin buna seyirci kalması da dikkat çekicidir. "ÇÖZÜM ÖNERİMİZDEN VAZGEÇECEK VEYA GERİ ADIM ATACAK DEĞİLİZ" Bu tarihi yıl dönümünde bir kez daha ifade ediyorum ki biz adil ve kalıcı bir anlaşmadan yanayız. Ancak bunun için gerçeklerin artık kabul edilmesi gerekir. Bunların başında da iki devlete dayalı çözüm gelmektedir. Sürdürülebilir ve gerçek olan iki devletliliktir ve ancak egemen eşitlik temelinde bir anlaşma mümkün olabilir. Ama ne var ki; Cenevre’de gerçekleşen 5+BM gayriresmî toplantısı öncesi ve sonrasında da Rum zihniyeti ile hâkimiyetçi tutumunun değişmediği bir kez daha görülmüştür. Rum liderliği bu toplantı öncesinde ‘Türkiye’nin garantörlüğü kalkmadan, Türk askeri çekilmeden, Maraş iade edilmeden çözüm olmaz’ dayatmasında bulunurken, bu tutumunu toplantı sonrasında da sürdürmüştür. Rum tarafının bu tutumu hâlâ daha devam etmektedir. Rum - Yunan ikilisi ile destekçilerinin tüm baskılarına rağmen, egemen eşit iki devletin varlığına dayalı çözüm önerimizi Cenevre’de masaya koyduk. Bu önerimizi Brüksel’de de bir kez daha gündeme getirdik. Bu çözüm önerimizden vazgeçecek veya geri adım atacak değiliz. Federasyon gerçekleşmesi mümkün olmayan bir hayaldir, egemen eşit iki devletin varlığına dayalı çözüm önerimiz ise tek gerçekçi yoldur. Ne 1974 öncesine döneceğiz, ne de Rum’un azınlığı olacağız. Anavatan Türkiye ile belirlediğimiz yolda yürümeye devam edeceğiz. Halkımız müsterih olsun, Anavatan Türkiye her zaman olduğu gibi, yine bizimle beraberdir." “Cumhurbaşkanı olarak asli görevinin devleti, egemenliği, halkın hak ve çıkarlarını korumak, halkı Rum’un azınlığı yapmamak ve anavatan Türkiye ile olan sarsılmaz bağları daha da güçlendirmek olduğunu” söyleyen Tatar, "Anavatan Türkiye ile Kıbrıs Türk halkı et ve tırnak gibidir. Bizi Anavatan Türkiye’den koparmaya, ayrı düşürmeye kimsenin gücü yetmeyecektir" sözleri ile konuşmasını tamamladı.    
Editör: TE Bilisim