NATO Liderler Zirvesi sonrası Madrid'de gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsveç ve Finlandiya ile imzalanan mutabakatın diplomatik bir zafer olduğunu belirtti. YPG/PYD ve FETÖ'nün NATO'da yazılı kayda girmesinin ilk kez olduğunu söyleyen Erdoğan, "Terörün gerçek yüzünü gösterdik" dedi. Meclis'in karar alması durumunda idam cezasını onaylayacağını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Suriye'ye yeni harekat hazırlığı, Biden ile yaptığı görüşme ve asgari ücret konularıyla ilgili de açıklamaları oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, NATO Liderler Zirvesi için gittiği Madrid'de medya mensuplarıyla buluştu. Aralarında NTV Genel Yayın Yönetmeni Nermin Yurteri'nin de olduğu gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, gündeme ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. NATO tarihindeki en önemli zirvelerden birini başarıyla gerçekleştirdiklerini söyleyen Erdoğan, Finlandiya ve İsveç ile varılan üçlü mutabakata değindi. Erdoğan, "Biz bu noktada en başından beri ortaya koyduğumuz ilkeli ve dirayetli tutumu Madrid’de de sürdürdük" dedi. "YOL GÖSTERİCİ OLACAK" İki ülkeden terörle mücadele alanında Türkiye'nin meşru taleplerine yönelik taahhütlerde bulunmalarını ve somut adımlar beklediklerini söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti: "Finlandiya ve İsveç’le imzaladığımız üçlü muhtıradaki terörizm ve dayanışma hususları tüm müttefikler için yol gösterici olacaktır. Bundan sonra PKK ve FETÖ mensupları için terör propagandası yapmak, ülkemize ve vatandaşlarımıza saldırmak, insanları tehdit etmek, ortalığı yakıp yıkmak çok daha zorlaşacaktır." "İHTİYATLI DAVRANACAĞIZ" Bundan sonraki süreçte verilen sözlerin yerine getirilip getirilmediğini yakından takip edeceklerini söyleyen Cumhurbaşkanı, "Terörle mücadelesinde defalarca arkasından hançerlenmiş bir ülke olarak ihtiyatlı davranıyoruz" ifadelerini kullandı. MUHALEFETE TEPKİ Erdoğan'ın mutabakata yönelik eleştirilerde bulunan muhalefete de tepki gösterdi, "Her ne kadar muhalefet gölgelemeye çalışsa da NATO Zirvesi Türkiye için büyük bir diplomatik zafer olmuştur" dedi. Erdoğan, şöyle devam etti: "Bu gerçeği sadece muhataplarımız değil akıl, vicdan ve asgari düzeyde diplomasi bilgisi olan herkes tasdik ediyor. Terör örgütüne sırtını dayayanların Türkiye’nin kazanımları karşısında yaşadıkları hayal kırıklığını hepimiz görüyoruz." Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yöneltilen sorular ve yanıtları şöyle: İsveç ve Finlandiya ile yaptığınız mutabakat ve NATO’nun aldığı kararlarla, Türkiye’nin NATO’yu terörle mücadele konusunda “istediği yönde hareket etmeye” en azından kağıt üzerinde yönlendirdiğini anlıyoruz. İkili görüşmelerinizde muhataplarınızın terörle mücadele konusunda samimiyetlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Madrid Zirvesinde alınan ve kayda geçen bütün bu kararlar uygulamada ne getirecek ne götürecek bunu tabii zaman içerisinde görme fırsatımız olacak. Kaldı ki şunu bilmemiz gerekiyor; bu atılan imzalar bu işin bitmesi anlamına gelmiyor. Bazıları zannediyorum biraz da bunun telaşı içindeler. İş bitmiyor. Bu daha bir davettir. Bu davetle bir süreç başlıyor. Bunun ne kadar süreceği belli değil. Şu anda bu tabii kayıtlara giriyor. Bu kayıtlarla birlikte nereye varacak onu da göreceğiz. Ama görünen bir gerçek var ki bunlar şu anda bizim ne kadar doğru yolda olduğumuzun en güzel ispatıdır. Yaptığımız görüşmelerle PKK/PYD/YPG, FETÖ, tüm bu terör örgütleri NATO’nun artık yazılı kayıtlarına giriyor. Bu işin yazılı kayda girmesi ilk defa oluyor. Yani PKK Avrupa Birliği’nin metinlerinde vardı ama YPG/PYD ve FETÖ yoktu. Peki sorun bakalım, bunları bu metinlere koydurana kadar nasıl bir mücadele verildi? Biz sinyali verdik, onlar da hemen yaptı gibi bir şey olmadı. Onlar bu metinlere girmemesi için mücadele verirken, biz de “Bu metinlere girecek. Girmediği takdirde, kusura bakmayın. Bu bizim kırmızı çizgimizdir” dedik. Ekiplerimiz görüştüler, konuştular, en sonunda metinlere bunlar da girdi. İş o şekilde davet mektubu haline geldi. Ama daha süreç bitmedi. Bundan sonra daha bu işin uzun bir yolculuğu var, süreci var. Biz sabırla bu mücadeleyi sürdürdük. İnşallah sonu da hayır olur diyoruz. Buradaki toplantımızda da gerek İsveç gerek Finlandiya’daki terör örgütü faaliyetlerine dair bütün bilgi, belge, görüntüleri tekrar ortaya koyduk. Hem bunları hem de kitapçıkları flashbellekler içinde kendilerine verdik. “Terör örgütünün ve iltisaklı grupların resimlerini görmeniz, ne yaptıklarını ne ettiklerini bilmeniz lazım” dedik. Türkiye 40 yıldır bu mücadeleyi sürdürüyor ve bizim 40 bin insanımızı, vatandaşımızı bunlar şehit ettiler. Şimdi bütün bu süreçten sonra biz kalkıp da bu terör örgütlerinin faaliyetlerine müsaade edenlere el bebek gül bebek buyurun yürüyün mü diyeceğiz. Burada ayrıca terörizm oturumunda İletişim Başkanlığımızın hazırladığı, terörün gerçek yüzünü ve ülkemizin terörle mücadelesini anlatan bir video yayınladık. O video da tabii bunları çok etkiledi. Gördüğüm kadarıyla İsveç ve Finlandiya’nın kendi kamuoylarından da bazı baskılar var. Eğer böyle bir şey olur da geri adım atarlarsa, buradaki taahhütlerini yerine getirmezlerse, Türkiye’nin beklentilerine yanıt vermemeye devam ederlerse, üyeliklerinin bloke edilmesi, askıya alınması, üyelik süreçlerinin dondurulması mümkün olabilir mi? Acaba böyle bir şey taahhüt edildi mi? Zaten buraya giriş, davet veya kabul böyle bir anda olan işler değil. Makedonya ile ilgili süreç uzun yıllar sürdü. Bunlar böyle hemen olan işler değil. Bu süreç içerisinde ne yapacaklar, nasıl bir yol izleyecekler? Bunlar gerçekleştikten sonra, bu süreçte takip edeceğiz. Ki onay merciimiz parlamentomuzdur. Parlamentomuzun onayı olmadan zaten bu iş yürürlük kazanmıyor. Onun için bu konuda bir telaşa gerek yok. Bundan sonraki şey onların kucağındadır. Şu anda İsveç ve Finlandiya NATO üyesi olmuş değildir. Bunun bir defa bu şekilde bilinmesi lazım. Ama bu işten cehli olanlar zannediyorlar ki bu iki ülke artık NATO üyesi oldu. Hayır, böyle bir şey yok. Onun için telaşa da gerek yok. Bu işin idraki içinde olanlar bu sürecin nasıl takip edildiğini veya edileceğini gayet iyi bilirler. Bu bakımdan bizler bu müzakereleri arkadaşlarımızla nasıl kararlı bir şekilde yürüttüysek, bundan sonra da aynı kararlılıkla takibini yaparız. Bundan sonraki süreç özellikle İsveç ve Finlandiya’ya aittir. Herhangi bir yanlışları vesaire olduğu zaman zaten kapı gibi belgeler elde, oradan gereğini yaparız. Terörle mücadele kapsamında bu söz konusu iki ülkeden yakın zamanda bazı terör suçlularının iadesi söz konusu olabilir mi? Şimdi bu konuda verilmiş sözler var. Örneğin İsveç 73 teröristi bize gönderecek. Şu anda 3-4 tane gönderdiler. Ama bunlar bizim için yeterli değil. Tabii bunları Adalet Bakanlığımız, Dışişleri Bakanlığımız, Milli İstihbarat Teşkilatımız yakın markaja alıp takibini yapacak ve bu teröristleri gönderin bakalım diyecek. Bunların hepsi bizim taleplerimiz olarak şu anda ortada. Bunlar geldi geldi; gelmediği takdirde gereği ne ise o gereğini de biz her an kurumlarımız ve birimlerimiz vasıtasıyla yapmaya devam edeceğiz. NATO’daki terörizm konulu oturumda liderlere gösterdiğiniz videoya reaksiyonları nasıldı? 40 yıllık mücadelemizin kısa süreli bir gösterimi olarak ikna edilmelerini sağlamış mıdır? Birkaç lider oraya atıfta bulunarak konuşmalarını yaptı. Bu önemliydi. Biz de zaten konuşmamızda özellikle atıfta bulunduk. Ben tesirli olduğu inancındayım. Kendilerine dağıttığımız kitapçıklar ve flashbellek içindeki bilgi ve görsel dokümanlar da herhalde bunları çok daha etkileyecek diye düşünüyorum. NATO Genel Sekreterinin basın toplantısını da takip ettik. Şunu söyledi; NATO’nun yeni konseptinde doğrudan hedef ilk olarak Rusya olarak anılıyor. İkinci bir tehdit olarak da Çin’e işaret ediliyor. Bu yeni durum yeni bir Soğuk Savaş gibi görünüyor. Biz de NATO üyesiyiz. Türkiye’nin Rusya ile olan ilişkilerinde bu yeni konsept zarar verebilir mi? Biliyorsunuz, bu süreçle ilgili olarak bizim baştan itibaren bir yaklaşım tarzımız var. Bu da nedir? Burada bir denge politikası güderek süreci işletmekten yanayız. Bu denge politikası anlayışımızı, bundan sonraki süreçte de yine devam ettireceğiz. Zira bizim şu anda Rusya ile belli bağlantılarımız var. Bugün bizim kullandığımız doğalgazın yaklaşık yüzde 40’ını oradan alıyoruz. Öbür tarafta şu anda nükleer enerjiyle ilgili Akkuyu Santrali çalışmamız var. Dördüncü bölümünün temeli de birkaç ay içerisinde, belki de temmuz ayı içerisinde atılacak. Dördüncü bölümün temelinin atılmasıyla birlikte bu santralin inşallah süratlenip 2023-2024 gibi devreye alınması söz konusu olacak. Bunu da Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanım yakın şekilde takip ediyor. Bunun dışında bizim savunma sanayiine yönelik de ilişkilerimiz, irtibatlarımız var. Bütün bunlar şu anda bizi birbirimize ilişkili hale getiren konular. Dolayısıyla da biz hem Rusya ile hem Ukrayna ile bu ilişkileri devam ettireceğiz ve denge politikasıyla da bu işi sürdüreceğiz. İstiyoruz ki diplomasi trafiğimiz buradan kesinlikle zarar görmesin. Suriye’ye yönelik yeni harekatın, hazırlıklar tamamlanır tamamlanmaz başlayacağını açıklamıştınız. Rusya’nın yeni çekinceleri mi söz konusu? Olası harekata yönelik bir ay önce başlayan açıklamaların ardından bir farklılık, bir denklem değişikliği söz konusu mu? Hazırlıkların tamamlanmasından kastınız askeri mi, diplomatik mi? Bu konuyla ilgili olarak benim her zaman bir ifadem var; bir gece ansızın gelebiliriz. Hiç telaşa gerek yok. Aceleye gerek yok. Biz zaten şu anda o bölgede çalışıyoruz. Malum, bir taraftan Irak’ın kuzeyindeki çalışmalarımız, bir taraftan yine aynı şekilde Suriye’nin kuzeyinde, Afrin’de vesaire çalışmalarımız var. Bu arada tabii üzüntümüz büyük, şehitlerimiz de oluyor ama onlara 1’e 10 bedelini ödetiyoruz. Şu anda bu harekât yürüyor. Ama tabii şu ana kadar anlaşılanın veya anladığınızın ötesinde beklentiler var. Onun da farkındayım. Biraz sabırlı olursak, biz şu anda peyderpey yürüttüğümüz operasyonların fevkinde olanı da inşallah en güçlü şekilde vakti saati geldiğinde gerçekleştiririz. Ankara’dan ayrılmadan önce Esenboğa’da yaptığınız basın toplantısında 5. maddeyi hatırlattınız ve dediniz ki “Binlerce tır silah geliyor ve güneyimizde teröristlere veriliyor. Başkan Biden ile yaptığım telefon görüşmesinde bunu kendisine söyledim ama Madrid’deki görüşmemizde de bunları tekrar yine söyleyeceğim.” Biden’la yaptığınız görüşmede bu konu gündeme geldi mi? Elbette söyledim. Trump döneminden aldım; dedim ki binlerce tır silah, araç, gereç, mühimmat buraya getirildi. Biz şimdi burada terörü müzakere edeceğiz. Ama Türkiye’yi hedef alan teröristlere silah, mühimmat, araç, gereç bu şekilde verilirken biz NATO’da ortaklar olarak nasıl dayanışma içinde olacağız? Devamında şunu sormak istiyorum aslında; daha önceki zamanlarda Washington yönetimini YPG’ye verilen silahlarla ilgili olarak diyorlardı ki “YPG DEAŞ’a karşı bizim taktik manada desteklediğimiz bir örgüt.” Şimdi Türkiye olarak tüm bunları karşı tarafa iletiyoruz. Bu yeni durumu nasıl izah ediyorlar? Yani stratejik ortağına parasıyla vermediği silahları taktik ortağına hibe etmesini Washington yönetimi nasıl açıklıyor? Onların izahından çok biz ne anlıyoruz o önemli. Şahsen Türkiye Cumhuriyeti’nin Reis-i Cumhur’u olarak bana onların getirdiği açıklamalar hiçbir zaman tesir etmez. Niye? Çünkü bizim gördüklerimiz var. Onlar hiçbir zaman kalkıp da “Evet, bunlar terör örgütüdür” derler mi? Demeyecekler. Bunların gerçek manada PYD/YPG, DEAŞ, DHKP-C’ye karşı herhangi bir mücadele vermesi veya onlarla savaşması söz konusu olabilir mi?