Türkiye'nin yakından tanıdığı bir isim; Adnan Oktar...
Yıllarda televizyon ekranlarında kurduğu suç örgütüyle birlikte dini istismar ederek yayınlar yapan Oktar, hafızalardaki yerini koruyor.
Yaptığı açıklamalarla, iddialarıyla ve yanındaki 'kedicik' olarak bilinen kadınlarla tanınan Adnan Oktar hakkında geniş kapsamlı bir soruşturma başlatıldı.
Bu kapsamda yeni bir gelişme yaşandı.
Soruşturma tamamlandı
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu, Adnan Oktar organize suç örgütünün güncel yapılanması ve faaliyetlerinin deşifre edilmesine yönelik yürüttüğü soruşturmayı tamamladı.
Soruşturma sonucunda hazırlanan 352 sayfalık iddianamede, 20 kişi şüpheli olarak yer aldı.
Ceza istemleri
İddianamede istenen cezalara şöyle yer verildi.
Şüpheliler Adnan Oktar, Meltem Daban ve Ferhunde Eda Babuna'nın "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" suçundan 5 yıldan 12'şer yıla kadar hapisle cezalandırılmaları istendi.
Bu kişilerin ayrıca, Türk Ceza Kanununun (TCK) ilgili maddesi uyarınca, örgüt üyelerinin örgütün faaliyeti çerçevesinde işlediği bütün suçlarından dolayı fail olarak cezalandırılması da talep edildi.
Adnan Oktar, Meltem Daban ve Ferhunde Eda Babuna'nın bu kapsamda, "örgütün veya amacının propagandasını yapma" suçundan 10,5 yıldan 31,5'ar yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi.
İddianamede diğer 17 sanığın "suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma", "örgüte yardım" ve "örgütün veya amacının propagandasını yapma" gibi suçlardan farklı oranlarda hapisle cezalandırılması talebi de yer aldı.
"Talimatlarımı yayın"
İşte iddianamede, şemalar halinde anlatılan diğer detaylar...
Mahkeme kararlarıyla silahlı suç örgütünün yöneticisi olarak kabul edilen Adnan Oktar'ın bu nedenle cezaevinde bulunduğu ve bu süreç içerisinde örgütsel faaliyetlerine devam ettiği kaydedilen iddianamede, Oktar'ın özellikle avukatları ve diğer örgüt yöneticileri Meltem Daban ve Ferhunde Eda Babuna vasıtasıyla örgütü diri tutmaya çalıştığı, talimatlarının cezaevi dışında yayılmasını sağladığı belirtildi.
Etkin pişmanlıktan yararlanmak isteyen örgüt üyelerini engelledi
Oktar'ın bunu yaparken, özellikle diğer örgüt yöneticileri vasıtasıyla yargılamanın kumpas olduğuna ilişkin kamuoyu oluşturma ve siyasi lobi desteğini alma faaliyetlerine giriştiği vurgulanan iddianamede, ana çatı davasında ceza alan ve cezaevinde bulunan örgüt üyeleriyle mektuplar ve avukatlar aracılığıyla iletişim kuran Oktar'ın, etkin pişmanlıktan yararlanmak isteyen örgüt üyelerini engellemeye çalıştığı bilgisi verildi.
200 avukat ile olağan dışı görüşmeler yaptı
İddianamede, Adnan Oktar'ın özellikle içeride ve dışarıda bulunan örgüt üyeleri üzerindeki etkinliğini devam ettirmeye çalıştığı da belirtilerek, bu kişinin cezaevinde kaldığı dönemde, özellikle 15 gün gibi kısa sürede yaklaşık 200 avukat ile olağan akışa uygun olmayacak şekilde, "hukuki yardım" adı altında görüşmeler gerçekleştirdiğine dikkat çekildi.
Yeni örgüt üyeleri kazandırmayı hedefledi
"Bu görüşmelerinde örgüte üye kazandırmayı amaçlamış, cezaevine giriş çıkışı kanuni sınırlar çerçevesinde serbest olan avukatlık mesleğinden faydalanmak üzere cezaevi dışındaki örgütsel tavır ve davranışları yönlendirmeye çalışmıştır. Bu hususun tespit edilmesi neticesinde şüpheli hakkında avukat görüşlerinin kısıtlanması yoluna gidilmiştir." ifadeleri yer bulan iddianamede, Oktar ile ilgili ayrıca, örgütü diri tutmanın yanı sıra hem yargılanan hem deşifre olan örgüt üyelerinin yerine yeni örgüt üyeleri kazandırmayı amaçladığı ve en kolay yol olan avukatları vasıtasıyla talimatlarını aktarmaya çalıştığı dile getirildi.
'Örgütsel bağlılık değil, gönül bağı'
Adnan Oktar'ın, özellikle cezaevinde bulunan kişilerin kendisine mektup yazması noktasında, örgüt üyesi avukatları vasıtasıyla baskı oluşturduğu ve aslında yargılamanın temelsiz olduğu izlenimini verdiği aktarılan iddianamede, Oktar'ın örgüttekilere, örgütsel bağlılık değil gönül bağı kurduklarını kanıtlamaya çalıştığı vurgulandı.
"Oktar'ın örgüt yöneticisi olarak nitelendirilmesi gerektiği aşikardır"
Şüpheli Oktar'ın, örgütün yeni yapılanmasında tek başına tüm planlamayı ve organizeyi yüklenmemek adına daha önce haklarında cezaya hükmedilen örgüt üyesi şüpheliler Meltem Daban ve Ferhunde Eda Babuna ile örgütü yönettiği kaydedilen iddianamede, bu kişinin özellikle örgütün çıkış noktası olan mehdiyet hususunda, çeşitli notları avukatları vasıtasıyla örgüt üyeleriyle paylaştığı ve bu şekilde örgüt baskısını devam ettirdiği öne sürüldü.
İddianamede, "Tüm bu eylemleri dikkate alındığında iddianame sonrası hukuki ve fiili kesintinin gerçekleştiği tarihten itibaren yeni bir yapılanma ve eylemlerle örgütün hiyerarşisi içerisinde üst pozisyonda yer alıp örgüt üyelerine emir ve talimat veren, örgüt üyelerini yönlendiren ve idare eden, örgüt içerisinde iş bölümünü sağlayan, koordinatör gibi hareket eden şüpheli Adnan Oktar'ın örgüt yöneticisi olarak nitelendirilmesi gerektiği aşikardır." ifadelerine yer verildi.
6 ayrı başlıkla örgütü içi yapılanma anlatıldı
Örgütün yeni yapılanma sürecindeki faaliyetleri de iddianamede, "örgütün güncel yapılanması ve faaliyetleri", "güncel yapılanmada yer alan kişiler", "örgütün cezaevinden kontrolü ve avukat yapılanması", "güncel yapılanmada örgütsel iletişim", "örgütsel iletişimde örgütsel tedbir" ve "örgütün propaganda ve dezenformasyon faaliyetleri" şeklinde 6 başlık altında anlatıldı.
Güncel yapılanmada rol alanlar, ağırlıklı olarak cezaevinden tahliye edilenler
Örgütün güncel yapılanması ve faaliyetleriyle ilgili örgüt lideri, yöneticileri ve üyelerden çok sayıda kişinin tutuklu olmasına müteakip örgütün mevcut duruma göre yeni stratejiler belirleyerek güncel yapılanma faaliyetleri içerisinde bulunduğu anlatılan iddianamede, güncel yapılanmada rol alan kişilerin, ağırlıklı olarak cezaevinden tahliye edilen örgüt üyeleri ile örgütle iltisaklı olup henüz işlem görmeyen kişilerden oluştuğu, ancak örgütün bir yandan da yeni üyeler edinme yolunda amacına ulaştığı girişimlerinin bulunduğu değerlendirmesi yapıldı.
Cezaevinden kontrol ve avukat yapılanmasının da anlatıldığı iddianamede, güncel yapılanmada örgütsel faaliyet yürüten tutuksuz kişilerin, örgütteki avukat yapılanması aracılığıyla doğrudan örgüt lideri ve yöneticilerinin el yazılı talimatlarını edindiği, faaliyetlerini bu örgütsel hiyerarşiye uyumlu şekilde icra ettiği belirtildi.
Cezaevinde verdiği talimatlar titizlikle yerine getirildi
Klasörler içerisinde, e-posta adresleri üzerinden 2019-2020 tarihleri arasında kurulmuş bir iletişim ağının olduğu da belirtilen iddianamede, bu iletişim ağının içerisinde yer alan kişilerin kendilerini, "İstanbul/Hukuk Grubu" olarak adlandırdıkları ve Oktar'dan "müvekkil" veya "yazar" olarak bahsedildiği dile getirildi.
Grubun yargılama dosyası içeriğine hakim olduğunun altı çizilen iddianamede, görüşe giden avukatlar vasıtasıyla Oktar'dan alınan talimatların, notlar şeklinde yazılı kayıt olarak tutulduğu, her bir talimatının hukuk grubu tarafından titizlikle yerine getirildiği, takip edildiği ve Oktar'a geri dönüşünün yapıldığı aktarıldı.
Sanıkların tüm ihtiyaçları giderildi
Görüşe giden avukatlar vasıtasıyla sanıklardan alınan notlarla cezaevindeki her türlü ihtiyaçlarının takip edilip karşılandığı da anlatıldı. Sanıkların psikolojik durumlarıyla, beslenmeleriyle, giyim ve kişisel tarzlarıyla, sağlıklarıyla ilgilenilerek örgütten kopmaların önüne geçilmeye çalışıldığı, birlikteliklerinin devamının sağlanması noktasında telkinler yapılıp tedbirler alınarak, örgütün moral ve motivasyonunun canlı tutulmasının sağlandığı, sanıkların örgütsel bağlılıkla ihtiyaçlarının örgüt tarafından karşılanmasına izin verdiği de kaydedilen iddianamede, özellikle ve önemle üzerinde durulan mektuplaşmayla her sanığın hem Oktar'a hem de birbirlerine mektup yazmaya teşvik ve telkin edildiği, mektup yazmayanların takip edildiği, mektuplarla örgütten kopmaların önüne geçilmesine çalışıldığı, bu mektupların ileride delil olarak kullanılmak amacıyla saklandığı anlatıldı.