“Çocuklarımızın inanç ve vicdan özgürlüğü görmezden gelinemez”

"ULUSLARARASI HUKUK, ÇOCUĞUN DİNİ ÖZGÜRLÜĞÜNÜ TANIR"

Açıklamada Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 9. maddesi ile Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin (BMÇHS) 14. maddesine atıfta bulunularak, çocukların yaş ve olgunluk seviyeleri dikkate alınarak dini inançlarını seçme veya reddetme hakkına sahip oldukları vurgulandı.

"AİLE REHBERLİĞİ İLE BİREYSEL TERCİH HAKKI BİR DENGEDE ELE ALINMALI"

Uluslararası belgelerde ailelerin rehberlik rolüne yer verildiği, ancak çocuğun bireysel tercih hakkının da göz ardı edilemeyeceği ifade edilen açıklamada, bu dengenin korunmasının evrensel hukuk ilkelerinin bir gereği olduğu hatırlatıldı.

AVRUPA’DAN ÖRNEKLER SUNULDU

Ülke Genelinde Trafik Denetimi: 340 Sürücü Rapor Edildi Ülke Genelinde Trafik Denetimi: 340 Sürücü Rapor Edildi

Platform, açıklamasında Avrupa ülkelerinden dikkat çeken örnekleri de sıraladı:

  • Almanya: 14 yaşını dolduran çocuklar, “Religionsmündigkeit” kapsamında dinî tercihini serbestçe yapabiliyor.

  • İngiltere: “Gillick competence” ilkesiyle çocuğun karar verme yetisi, yaş değil, olgunluk düzeyine göre değerlendiriliyor.

  • İsviçre ve Fransa: Çocuğun yaşı ilerledikçe görüşlerinin dikkate alındığı ve bu doğrultuda devlet politikalarının şekillendiği belirtiliyor.

“ÇOCUKLARIN DİNİ TERCİH HAKKI YOKTUR” GÖRÜŞÜNE TEPKİ

Hak ve Özgürlük Platformu, çocukların inanç tercihi yapamayacağını savunan görüşlerin, hem uluslararası hukukla hem de çağdaş demokratik değerlerle çeliştiğini belirtti. Açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

“Bu bilgiler ışığında, bir çocuğun dini tercihini yapamayacağını iddia etmek, uluslararası hukukun temel ilkeleri ve uygulamaları ile çelişmektedir.”

“İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ TOPLUMSAL ADALETİN TEMELİDİR”

Platform, hükümetin alacağı kararlarda uluslararası normları esas almasını ve din, vicdan, ibadet özgürlüğü temelinde karar üretmesini hassasiyetle beklediklerini belirtti. Açıklamanın sonunda şu çağrı yer aldı:

“Tüm kamuoyunu, çocukların temel haklarının savunulmasında duyarlı olmaya ve uluslararası normları göz önünde bulundurmaya davet ediyoruz. Bu, hem bireysel hakların korunması hem de toplumsal adalet açısından bir zorunluluktur.”