Kıbrıs Türk Basın Emekçileri Sendikası Başkanı ve gazeteci Ali Kişmir’in yazdığı bir köşe yazısı nedeniyle yargılandığı dava, ülkede ifade ve basın özgürlüğü çerçevesinde yankı uyandırmaya devam ediyor. Ali Kişmir’in davası, ülkede gazetecilere yönelik yargı süreçlerinin basın özgürlüğü üzerinde nasıl bir etki yarattığını gözler önüne seriyor.
" TANIKLARIN İFADESİYLE İLK DURUŞMA BAŞLAYACAK"
Kıbrıs Türk Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı, davanın itham sürecini ve sonrasında izlenecek yolu açıklayarak, itham işlemlerinin tamamlandığını ve davanın bundan sonraki aşamalarında tanıkların ifadelerinin alınması için ilk duruşmanın 26 Kasım’da yapılacağını bildirdi. Bu süreçte üç tanığın ifadelerine başvurulacağına değinen Esendağlı, tanıklar arasında bir askeri yetkili ile üniversitelerden iki profesör bulunduğunu ve bu tanıkların duruşmada hazır edilmesiyle ilk soruşturma sürecinin resmen başlayacağını vurguladı.
ESENDAĞLI: “ENDİŞEYE GEREK YOK, BU BİR YARGILAMA PROSEDÜRÜ”
Başkan Esendağlı, itham sürecine geçilmesinin savunma hakkını kullanabilmeleri için bir zorunluluk olduğunu belirterek "Bu prosedür nedeniyle endişeye gerek yok," dedi. Mahkemenin sürece dair net bir yol haritası olduğunu, savcılığın toplamda beş tanık dinleteceğini ve sorguların ardından savunmaların sunulacağını açıkladı. Mahkemede karara varıldığında iki olasılık öne çıkacak: Ya dava ağır ceza mahkemesine havale edilecek ya da Kişmir’in beraatine karar verilecek.
ALİ KİŞMİR: TEK YAPTIĞIM DÜŞÜNCELERİMİ KALEME DÖKMEK"
Kişmir, davayla ilgili hislerini kamuoyuna açıklarken bu sürecin kişisel özgürlüğünü, basın ve ifade özgürlüğünü kısıtladığını belirtti. Sosyal medya hesaplarında yaptığı bir paylaşımın dayanak gösterilerek itham edildiğini ifade eden Kişmir, düşüncelerini özgürce dile getirmenin ve kaleme almanın yargılama konusu yapılmasının ağır bir duygu olduğunu dile getirdi. Dava sürecinin uzamasının kendisi üzerinde psikolojik baskı oluşturduğunu belirten Kişmir, “Tek yaptığım düşüncelerimi kaleme dökmek. Bunun dışında suç unsuru olarak görülebilecek hiçbir eylemim yok,” diyerek ifade özgürlüğüne olan inancını dile getirdi.
“GAZETECİNİN HAPİS CEZASIYLA YARGILANMASI KABUL EDİLEMEZ”
Ali Kişmir’in avukatlarından Cansu Nazlı, davanın hukuki süreçlerine ek olarak toplumsal anlamda da bir yargılama değerlendirmesinde bulunarak basın ve ifade özgürlüğü için güçlü bir savunma gerçekleştirdi. Gazetecinin hapis cezası istemiyle yargılanmasının kabul edilemez olduğunu belirten Nazlı, bir gazetecinin bir köşe yazısı nedeniyle yargılanmasının dahi toplumda rahatsızlık uyandırması gerektiğini söyledi. “Bir gazetecinin yazdığı bir yazıdan ötürü ağır ceza mahkemesinde yargılanması basın özgürlüğüne aykırıdır,” diyen Nazlı, Kıbrıslı Türk halkının bu konuda güçlü bir dayanışma sergilediğini vurguladı.
“BU BİR TAZMİNAT DAVASI KONUSU OLMALI”
Nazlı ayrıca ifade özgürlüğünün ihlal edildiği durumlarda konunun ağır ceza yerine hukuk mahkemelerinde bir tazminat davası şeklinde görülmesinin daha uygun olduğunu ifade etti. “Hiç kimse bir düşünce ya da eleştirisinden ötürü hapis cezası tehdidi altında olmamalı,” diyen Nazlı, basın özgürlüğünün korunmasının demokratik bir toplum için vazgeçilmez olduğunu belirtti.