Hayatımızın en güzel döneminde, umutsuzluğa sürüklenmiş gençler olarak şikayetçiyiz.
Bu ülkenin yönetiminde bulunanların, görevde bulundukları makamları halkın onayıyla değil, kendi çıkarlarıyla sürdürdüklerini görüyoruz. Saygın bir makamda oturmanın tek yolu, halkın desteği ve güvenini kazanmaktır; makamın imkanlarıyla düğün dernek gezmekle, cenazelere katılmakla olmuyor bu işler.
Eğer meraklıysanız, Nüfus Dairesi’ne atanıp, kim evlendi, kim kaç çocuk yaptı, bugün kaç kişi vefat etti diye nüfus hesaplaması yapabilirsiniz. Ancak, bu makamların gerçek görevi, halkın refahını sağlamak olmalıdır. Maalesef ülkemiz adeta bir mayın tarlasına döndü. Her ay bir krizle karşı karşıya kalıyoruz; bazen birine, bazen ikisine basıyoruz.
Son üç ayda yaşananlar yeterince yıpratmadı mı psikolojimizi? Asgari ücret tartışmaları, elektrik zamları, siyasi kurultaylar ve meclis tartışmaları… Tüm bu olaylar, halkın psikolojisini altüst etti.
Eğer bir gün bir meclis kurulacaksa, Maliye Bakanlığı’nın ilk işlerinden biri halkın psikolojik tedavisi için bütçe ayırmak olmalıdır. Bu halk, bu travmaları hak etmedi.
Bu ülkeyi terk etmek için birçok fırsatım oldu, ama toprağımı, vatanımı terk etmedim. Ancak yalnızca ben değil, bu ülkede yaşayan her genç, geleceği göremiyor. Elimizdeki imkanlar yetersiz; ne bir çıkış yolu ne de umut bırakıldı bizlere.
Bu sorularımın cevaplar var mıdır sizde?
Övündüğümüz asgari ücret aslında hangi sınıf personele verilir?
Para babalarını torpilli çocukları mı zekidir? Yoksa bu ülkeden göçmek zorunda olan eğitimli gençler mi?
10 günde 50 kişinin bir araya gelip ortak bir karar alamaması mıdır birlik ve beraberliğimiz?
Son soruya istinaden yazıyorum bunu, savaş sadece 200 kilometre uzağımızda, kendi iç sorunularımızla boğuşurken unutmayın bunu da….