Sosyal medya, hayatlarımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldiği bir gerçek!
Ancak bu platformların sunduğu kusursuz görüntüler, ciddi anlamda gerçekliği perdeliyor. 
Filtrelerle süslenmiş fotoğraflar, düzenlenmiş videolar ve abartılı yaşam tarzları,
gençleri ve özellikle kadınları gerçek dışı bir dünyanın peşine sürüklüyor. 
Gerçekte güzel olmadığını bilen genç kızlar ve kadınlar, filtreleri uzun süre kullandıktan sonra kendini gerçekten güzel zannetmeye ve o yalana kendi dahi inanmaya başlıyor!
Bu suni mutluluk anlayışı da,
bireylerde derin bir tatminsizlik ve mutsuzluk yaratıyor.

*

Sosyal medya, bir yarış alanı gibi algılanıyor. 
Kim daha güzel, daha zengin, daha mutlu? 
Bu yarışta herkes birbirini geçmeye çalışırken, gerçek benlikleri unutuluyor. 
Anlamsızca ve aptalca paylaşımlarla kendini küçük düşürdüklerinin bile farkında olmayacak kadar kendilerinden geçenler dahi var! 
Kendi değerlerini ve yeteneklerini göz ardı eden bireyler, başkalarının hayatlarını taklit etmeye başladığı andan itibaren
psikolojik yıkım süreci de başlamış oluyor!

*

Sosyal medyada sunulan bu sahte hayatlar, gençlerin zihinlerinde gerçeklik algısını bozuyor. Kendilerini yetersiz hisseden, 
özgüven eksikliği yaşayan bireyler, 
bu suni dünyada bir yer edinmeye 
çalışırken büyük psikolojik sorunlar büyüyerek artmaya başlıyor. 
Depresyon, anksiyete ve özgüven eksikliği gibi sorunlar, sosyal medyanın yarattığı bu baskı ortamının en büyük sonuçları arasında yer aldığını görmemek mümkün değil!

*

Sosyal medyanın sunduğu
bu yanıltıcı dünyadan çıkıp gerçek hayata dönmek, mutluluğun anahtarıdır. 
Kendimizi başkalarıyla kıyaslamaktan vazgeçmeli, kendi değerlerimizi keşfetmeli ve özgün olmaya çalışmalıyız. 
Sosyal medyayı hayatımızın
merkezinden çıkarıp sadece,
bir araç olarak doğru şekilde kullanmalıyız.

*

Bu sorunun çözümü tabiki, sadece bireysel çabalarla sınırlı değil. 
Başta ülkemizde Medya kuruluşu sahiplerine büyük bir görev düşmektedir. 
Medya kuruluşlarının yanı sıra,
Markalar ve eğitim kurumları, 
gerçekçi ve sağlıklı yaşam tarzlarına 
teşvik ederek bu soruna çözüm 
bulmaya katkı sağlamaları gerekmektedir. 
Sosyal medyanın olumsuz etkilerine karşı bilinçlendirme çalışmaları yaparak gençlerin sağlıklı bir sosyal medya kullanımı alışkanlığı kazanmalarına yardımcı olunması gerekiyor!
*

Unutmayalım ki gerçek mutluluk, 
maddi şeylere, beğenilere veya takipçi sayısına değil, kendi iç dünyamızla barışık olmaya ve sevdiklerimizle geçirdiğimiz kaliteli zamana bağlıdır!
Sosyal medyanın filtrelerinin ardındaki 
gerçek hayata dönerek, kendimiz ve çevremiz için daha mutlu bir gelecek inşa edebiliriz.