Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin en büyük ekonomik ve kültürel değerlerinden biri olan üniversite eğitimi, ne yazık ki siyasi çıkarlar, vurdumduymazlık ve ehliyetsizlik yüzünden bugün bir çöküş hikayesine dönüştü.

Yıllardır yazdık, uyardık, belgeledik…
Dedik ki bu düzen böyle devam ederse, Kuzey Kıbrıs’taki üniversiteler itibarını yitirir, diplomalar değersizleşir, öğrenciler mağdur olur, devlet güvenilirliğini kaybeder.
Ama kim dinledi?
Başta Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve onun himayesinde hareket eden dönemin YÖDAK Başkanı Turgay Avcı…
Sanki bu çığlığı duymamış gibi, göz göre göre hataların üstüne gittiler. YÖDAK, denetimden uzak, liyakatsiz bir yapıya dönüştü.

Ve bugün geldiğimiz noktada, Üçüncü ülkeler KKTC üniversitelerini kara listeye aldı.
Bazı ülkeler, Kıbrıs’a artık öğrenci göndermeme kararı aldı.
Uluslararası düzeyde bir utanç vesikası haline geldik.

Sami Özuslu’nun “Kurunun yanında yaş da yanar” sözleri çok şey anlatıyor.
DAÜ gibi saygın bir kurum bile, bu kirli sistemin altında eziliyor.
YÖDAK raporuna göre 543 diplomanın 152’si sahte veya tartışmalı.
Bu nasıl bir skandaldır?
Bu raporu okuyup da içi sızlamayan bir yetkili varsa, o koltukta bir dakika bile oturmamalıdır.

Peki Turgay Avcı bu işin neresinde?
Tam merkezinde.
YÖDAK Başkanı olduğu dönemde, üniversiteleri denetlemekle görevli kişi olarak bu kepazeliğin büyümesine seyirci kaldı.
Görevi kötüye kullanmakla kalmadı, Yüksek Öğretimi sabote etti.
Kendisiyle aynı fotoğrafa giren, ona destek olan, onu orada tutan herkes de bu çöküşün sorumlusudur.

Cumhurbaşkanı Tatar ise, YÖDAK’ı siyasileştirerek, bağımsız ve tarafsız olması gereken bir kurumu bürokratik çıkar mekanizmasına dönüştürdü.
Bu noktaya tesadüfen gelmedik.
Bu organizasyonlu bir çökertme operasyonudur.

Bugün KKTC üniversiteleri güvenilirliğini kaybetmişse, bunun sorumluları açık ve nettir:
Cumhurbaşkanlığı makamı, Turgay Avcı, ve onları yıllardır eleştirmek yerine alkışlayan sistem çığırtkanları…

Bu saatten sonra yapılacak tek şey, bu bataklıktan temiz bir zihniyetle çıkmaya çalışmak.
Ama önce şeffaflık, hesap verebilirlik ve sorumluluk gerekir.
Bu ülke, sahte diploma çetelerinin ve kayırmacı akademik düzenin ülkesi değildir.
Bu ülke, bu çürümüşlükten çok daha fazlasını hak ediyor!