Sabahlara kadar soğuyan bir kahveyle kod yazan, hayalleriyle baş başa kalan zamanlarım geldi aklıma... Bugün 2025 yılında, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde genç olmak, hem çok heyecan verici hem de epey kafa karıştırıcı.
Teknolojiyle ilgili KKTC'de olan bitene şöyle bir göz gezdirdiğimde, içim kıpır kıpır oldu. Çünkü artık "teknoloji" dediğimiz şey sadece yurtdışında gelişen bir şey değil. Bu topraklarda da, hem de üniversite kafelerinden sokaklara, belediyelerden festivallere kadar hayatın her alanına sızmış durumda. Ve en önemlisi: gençlerin ellerinde büyüyor.
TEKNOFEST'in bu yıl KKTC’ye gelmesi, bu anlamda büyük bir sembol. Çünkü bir festivalden ötesi bu: bir vizyon. Sen de yapabilirsin diyen bir çağrı. Uçan arabalarla ilgili yarışmalar mı dersin, yapay zeka projeleri mi, sosyal inovasyon girişimleri mi... Hepsi artık bir tık uzağımızda.
Fakat mesele sadece yarışmalar ya da ödüller değil. Asıl mesele şu: Biz, bu çağın çocukları, artık dışa bağımlı olmadan kendi teknolojimizi üretebiliriz. Artık "bizden bir şey olmaz" devri kapandı. Hatta aksine, Kuzey Kıbrıs’ta yetişen gençler hem dünyaya hem de kendilerine yeni bir gelecek yazabilir. Ama burada kritik bir soru çıkıyor karşımıza;
Bu potansiyelin gerçekten farkında mıyız?
Benim gözlemim şu; Gençler çok parlak, fikirler yaratıcı, vizyon geniş. Ama hala yeterince desteklendiğimizi düşünmüyorum. KKTC'de teknolojiye dair bir "kültür" oluşmaya başladı, evet, ama bu kültürün sürdürülebilir olması için devletin, özel sektörün ve üniversitelerin el ele vermesi gerek. Genç bir girişimcinin fikrini hayata geçirmesi hala çok zorlu bir süreç. Bürokrasi, fon eksikliği ve yeterli desteği görmemek, ne yazık ki hayallerin önüne geçebiliyor.
Bizi bekleyen gelecek yapay zeka, metaverse, biyoteknoloji gibi alanlarla şekillenecek. Bu yeni çağın dili artık kodlama. Ama sadece yazılımla değil; değerlerle, yaratıcılıkla ve toplum bilinciyle yazılacak bir gelecek bu. Ve bu gelecekte ülkemiz gençlerinin yer alması için, önce kendimize inanmamız gerekiyor.
Evet, bazen ülkenin küçük olması ve tanınır olmaması sıkışmışlık hissi veriyor bizlere. Ama küçük yerler büyük dönüşümlerin kıvılcımını taşıyabilir. Burada yaratılan bir fikir, belki global bir sorunu çözecek. Belki Girne, Gazimağusa, İskele, Karpaz, Güzelyurt veya Lefkoşa’da bir evde, yurtta yazılan bir yazılım, yarın Silikon Vadisi’nde konuşulacak. Kim bilir?
Ben geleceği hayal ederken hep şu soruyu soruyorum kendime:
"Eğer biz yazmazsak, geleceği kim yazacak?"
Genciz, cesuruz ve çağın tam merkezindeyiz. Haydi, geleceği birlikte kodlayalım.