Evet çocuktan da daha çocuklar. Çocuktan farkları olmayanlar! Ne yazık ki, Kıbrıs Türk halkı, haklı durumda iken, “şımarık çocuk misali” hepimizi haksız, saygısız, duruma düşürüyorlar. Halbuki, itirazımızı, derdimizi, talebimizi, isyanımızı veya her ne ise, saygı çerçevesinde anlatsak, muhatapları utandıracak şekilde anlatsak daha doğru olmaz mıydı?
Eminim ki dünkü eyleme katılan birçoğu Elçilik önünde atılan sloganlardan rahatsız oldular. Keşke Büyük Elçi’yi evine göndereceğinize, karşı olduğunuz dayatmaların bu topluma vereceği zararları; dayatmaların toplumu taşıyacağı olumsuzlukları anlatsaydınız medenice daha yerinde olmaz mıydı?
Evet hepimiz de biliyoruz ki, durup dururken 50 yıl aradan sonra peçe kuralını topluma sinsice sokmaya çalışmazdı bizimkiler, yanılıyor muyum?
Öylesine medeni Kıbrıs Türk halkının bu devirde başının kapatılması, başörtüsü, peçe veya kara çarşaf taktırılma adımlarıyla Nazım Çavuşoğlu’nun veya Başbakan’ın uzaktan yakından bir ilgisi olmayacağını, talimatın nereden geldiğini de bilmiyor mu herkes?
Öyleyse, laik bir toplumda bir akıllı insan yok mu şunu Büyük Elçi’ye doğru düzgün anlatacak… İlle “Go home” mu diyeceksiniz. Şimdi siz dediniz diye evine mi gitti. Yoksa Rum Tarafına “İşte biz Türkiye Elçisi’ni kovuyoruz” göstermek midir amaç?
Şuan ki bu mücadeleyi savunan sendika temsilcileri, bence üslubuna daha çok dikkat ederse, sizce de Kıbrıs Türkü’nün varoluş mücadelesinin başarı şansı yok mudur?
“Medeni müslüman bir topluma yıl 2025, peçe geleneğinin sokulmaya çalışılmasının hak, hukukla, özgürlükle bir alakası var mı?
Biz medeni müslüman bir toplumuz. Dileyen başını kapatır, dileyen saçı açık yaşar. Ama okullar ibadet yeri değildir. Kara çarşaf takma yeri de değildir” diyebilmelisiniz muhataplarınıza.
Bakın şöyle anlatayım; niye yobazlığa karşı olduğumuzu daha iyi anlayasınız. Tarikat üyesi olmayan hiç kimse kara çarşaf takmaz. Tarikatlara, cemaatlere biz Kıbrıs Türk halkı olarak karşıyız.
Fakat bu olayın kahramanı ailenin kara çarşaf taktığını görüyoruz. Şimdi beyaz başörtüsü takan bahse konu öğrenci yarın annesi gibi kara çarşafa geçiş yapacak. Benim anneannemin annesini dönemlerindeki giyim tarzına yani.
Tarikat üyesi olduğunu tahmin ettiğim erkek kuzenim var benim. Yıllardan sonra bir gün bir anda sarıklı, cübbeli çıktı toplumun karşısına. Akrabalarına bayram ziyaretlerine gittiğinde, biz kız kuzenlerini gördüğünde hemen arabaya koştururdu. Bir gün anneme sordum, “kuzenim niye bizimle karşılaşmak istemiyor” diye. “O’nların dini inancına göre, kuzenle nikah düştüğü için, sizinle bayramda tokalaşmak, öpüşmek ve karşılıklı oturup sohbet etmek günahmış” diye aktardı annem. “Peki senle niye oturup sohbet ediyor” diye sordum. “Halaya nikah düşmezmiş” dedi. Biz bu kuzenimle kardeş gibi büyüdük. Şimdi beynini yıkayanlar tarafından kendisine öğretildi ki, nikah düşenler ile karşılıklı oturmamalı zira her an şehvet duyguları uyanabilir! Ve sarıklı ve cübbeli olmaya karar verince, kardeşi gibi olan kuzenlerinden köşebuçak kaçıyor.
İşte biz Kıbrıslılar bu tür geri kafalılıklara, bu yobazlıklara karşıyız. Bizler medeni Müslüman bir toplumuz ve birisi ile tokalaştığımızda şehvet duygularımız uyanmaz. Çünkü bizler medeni insanlarız.
Biz ve tüm arkadaşlarımız, çevremizdeki herkes, bugüne kadar okullarda Din Kültürü Ahlak Dersi aldık, fakat medeni müslümanlıktan bir adım geriye gitmedik. Dinimizi de bildik, medeniyetimizi de.
Gelelim Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na… Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, YOBAZLIK TÜZÜĞÜ’nü imzaladı. Aydın, medeni, kendisini kadın haklarının yanında gösteren eşi Sibel Tatar da, bu tüzük imzalandıktan sonra az önce güzel bir şov yaptı. Bugüne kadar bu mevzu aklına gelmeyen Sibel Tatar, az önce iş işten geçtikten sonra konuyla ilgili göstermelik bir paylaşım yaptı.
Eğer açılış töreni olmasaydı kendisi de eyleme katılacakmış. Ve çocuklara vereceği zarardan ötürü bu tüzüğe karşıymış ama hükümet ve kendi eşi tüzüğü bitirdikten sonra, yani kendi değimiyle Kıbrıslı çocukları ve Kıbrıs’ın gelecek nesil tüm çocukları bitiren bir tüzük, olup bittikten sonra, bir paylaşım yaptı Sibel Tatar.
Herkesin de takdiridir ki, engelleme niyeti olsa çoktan ses verirdi, oldu bittiye getirilmesini bekleyip de sonra göstermelik bir paylaşım yapmazdı. Eşi tüzüğü imzalandıktan sonra tüzüğe karşı olduğunu açıkladı, çünkü amacı “kahraman kadın profili” çizmekti. Çok da umurunda olsaydı, tüzük imzalandıktan sonra yani iş işten geçtikten sonra facebook sayfasından bir paylaşım yapmazdı. Kadınları ve çocukları yani Kıbrıs Türk toplumunu temsilen çıkıp Büyük Elçi’nin karşısına gidip adam gibi konuşurdu. Siz kimi kandırıyorsunuz bilmem ama vicdanınızı gerçekten de kandırabiliyor musunuz?